Wednesday, November 17, 2010

Beynima format attim.

Cok ilginc bir sey oldu gecenlerde. Boyle sabaha karsi, uyanmakla uyanmamak arasinda uyurken bilincim yerine geldi. Uydugumun farkina vardim. Ama uyudugumun farkina vardigim icin aslinda uyanmis bulundum. - Haliyle bu esnada gozlerim kapali yatakta yatiyorum hala - Sonra her uyandigimda oldugu gibi dusuncelerin, resimlerin, islerin kafama ususmesi gerekirken aslinda hicbir sey olmadigini fark ettim. Beynim resmen bombostu. Hani evet, olayin farkindayim, bir ic ses soz konusu ama ic ses disinda bir tik bile gecmiyor beynimden. Nedense ilk dusundugum sey, 'Acaba öldüm mü?' Yada ölüyor muyum?' oldu. Cunku boyle baska bir boyuta gecmekle gecmemek arasinda kalmis gibi hissediyorum kendimi. Beynimdeki bosluk resmen vucuduma yayilmaya calisiyor, boyle bir hafiflik, bir huzur filan. Sonra tek gozumu araladim, beyin fonksiyonlarim yerinde mi diye. Gayet guzel acildi, etrafi suzdu, sonra huzuru kacirmamak icin yeniden kapandi. Ama baktim boyle olmayacak. Bir yerlere tasiyor beynim beni ama nereye bilmiyorum, dedim, 'Kalk Nurbanu, bir an evvel kalk da aklini kacirmadan, beynine bir sey inmeden calismaya basla!'

Kalktim. Bir iki saniye icinde de gece boyunca beynimden uzaklasmis butun dusunceler gelip beynime usustuler. Ah nasil da huzurluydum, o yatakta dusuncesiz uzandigim o an, nasil da guzeldi her sey anlatamam!

Aksama dogru bir arastirayim bu neymis bakalim dedim. Bir kac insan daha benim yasadigim tecrubeye benzer tecrubeler yazip yayinlamislar. Sevindim sahsen. Demek ki insanlarin basina geliyormus. Adina da beynin kendi kendine format atmasi demisler. Cok iyi oldu walla. Gercekten bir beyin formatina ihtiyacim vardi o aralar.

Artik bunu kesfettikten sonra arada bir beynime format atmaya karar verdim. Insan her istediginde dusuncelerden kurtulamiyor tabii ama mesela bugun de, sabah evi temizledikten sonra hic-bir-sey yapmadim. Zaten gunlerdir bilgisayara bakmaktan basim zonkluyordu. Gittim yattim onun yerine. Ohh, gunesin aydinlattigi bir yatakta vakit gecirmekten daha keyif veren bir sey olamaz herhalde bu dunyada. Bir sure sonra yine dusuncelerim yavasladi, basimin agrisi yavas yavas yok oldu. Ilk yasadigim sabahki kadar bosaltamasam da, bir nebze bosalttim kafami. Insanin boyle, ara ara beynine format atmasina ihtiyaci oluyor gercekten.

ps. size buldugum makaleyi link vermeye calistim ama simdi bulamiyorum. onun yerine korkunc karabasan makaleleriyle karsilastim, daha fazla arastirmak istemiyorum!!

Tuesday, November 2, 2010

White Plain T's and Delilah!

So I assume, everyone who loves this song wondered who is this girl Delilah?!
Here is the story behind the song!



USA Today has a new interview with Plain White T's front man Tom Higgenson. Tom explains the meaning behind the T's song "Hey There Delilah."

Not only is the song about a real girl, but it's about an Olympic hopeful. Higgenson met steeplechase runner Delilah DiCrescenzo in New York City five years ago, when Delilah was attending Columbia University.

"I thought she was the most beautiful girl I had ever seen," said Higgenson. "I told her, 'I have a song about you already.' Obviously, there was no song. But I thought it was smooth."

"I wasn't interested," says DiCrescenzo. "I was dating somebody."

Higgenson kept in touch with DiCrescenzo over email, and in 2004 he finally wrote the song "Hey There Delilah." He sent a CD to DiCrescenzo, who was impressed... but not that impressed.

"It was so beautifully written," she said. "There was pressure to live up to this ideal. I didn't know how to be polite but, you know, ditch him."

DiCrescenzo also says of the song, "When I'm at the gym, it's playing; when I'm at the pool, it's playing. Part of me wants to scream at the top of my lungs that it's about me. Another part of me wants to cower and say it's not."

Nowadays, Higgenson has gotten over his crush.

He says, "If we had lived happily ever after, then what would my next song be about?"

Hmm, maybe something that doesn't make you sound like a stalker? Here are a few thoughts about this story...

-Would this song have been as popular if the girl was named Sarah?

-Delilah DiCrescenzo sounds like she should be some Eastern Romanian gymnast, not a steeplechase runner.

-"I thought it was smooth." You thought wrong. Sorry champ.

-If you're a girl named Delilah, you've gotta be pretty psyched that this song exists. It's been too long since a song about a "Delilah" was popular.

-Are there any girls' names that don't have a song?

-Finding out this song is about a stalker-esque crush probably just ruined it for a bunch of people.

-Tom Higgenson is making a strong push for the title of "Least Rock N' Roll Name In Music." Watch your back, Chester Bennington!

Here is the Plain White T's video for "Hey There Delilah." If you have a "Closing Time" flashback when you watch this, you're not alone.


Original source of story is here.

Wednesday, October 27, 2010

Saturday, October 16, 2010

Makarna ve Ozgurluk uzerine!


Cocuklugumuzdan beri bize ogretilen en onemli seylerden biriydi ozgurluk! Ozgur bir millet olmak, ozgur topraklarda buyumek, konusma ozgurlugune sahip olmak, yani neticede ozgur bir birey olmak kadar degerli bir sey yoktu su dunyada. Yazildigi gibi durmayan, tartismalara sigmayan bir yapisi vardi ozgurlugun. Kendisini gozle goremesek de hakkinda bir suru sey soyleyebiliyorduk. Susturulanlarin icine attiklari, bastirilanlarin arkalarinda sakladiklari yine ozgurluktu. Bizse ozgur buyuyen bir cevrenin cocuklariydik ama ozgurluk hakkinda en ufak bir fikrimiz bile yoktu!
Peki ya ozgurluk neydi sahi? Herkesin bize canimiz pahasina korumamiz gerektigini soyledigi bu kavramin tam olarak ne oldugunu bize kimsenin aciklayamamasi aslinda garipsenmeliydi. Elle tutulmaz, gozle gorulmez bir seydi ozgurluk. Hurduk, ozgurduk ama tam olarak ne oldugunu kimseye anlatamiyorduk.
Sonra sonra, yasadikca ogrendik ozgurlugu... Nazim Hikmet'in de dedigi gibi, ozgurluk aslinda yasamin kendisiydi.
'Yasamak, bir agac gibi tek ve hur ve bir orman gibi kardecesine'
Ama size sunulan yasamin degil, sizin sectiginiz yasamin kendisiydi. Iyisi veya kotusu yoktu ozgurlugun, sadece kisiye ozel bir karakteri vardi. Yani ozgurluk basli basina bir bireydi aslinda, kurulup oturur, hepimizin kalbinin yaninda.

Aslinda cok kucukken karsilastik ozgurlukle. Gunes battiktan sonra, bahcedeki elma agacinin altinda daha fazla oynamamiza izin verilmedigi gunlerde kendini tanitmaya baslamisti bize. Hava zaten karariyordu, "Butun cocuklar evine gidecek nasilsa!" vaatleriyle tanistirilmadik ozgurlukle. O zamanlar pek gucenmedik, cunku farkinda degildik kim oldugunun. Ozgurluk annelerimizin dudaklarinin ucundaydi. Bizim icin onemli olan, ertesi sabah diger cocuklarla birlikte o elma agacinin altinda yeniden bulusabilmek icin koparilmasi gereken izindi.
Ergenlik donemine girdigimizdeyse cok sert tanitti kendini bize ozgurluk. Sonra bir turlu ulasamadigimiz bir arkadasimiza donustu. Pijama partileri, hafta sonu sinemaya gitmeler, arkadaslarla bulusmalar hepsine bir olcu izin verildi. Ozgurlukle fazla vakit gecirmeye izin yoktu kesinlikle. Sonra basina buyruk biri olup cikardik nemelazim! Hava karardiktan sonra, ozgurluk de insani karanliklarin icine ceker giderdi. Ya da biz, arkadaslarimiz icin cekip giderdik ozgurce.
Sonra universteye gectik. Ben gittim. Ozgurulugume de koluma takip, baska diyarlara ozgurce yasamaya, ogrenmeye ve gelismeye. Benimle birlikte geldi ozgurlugum. Annemin dudaklarinin ucunda ucup, benim dudaklarimin ucuna yerlesti. Aslinda biliyor musunuz, ben ilk defa ozgurlugu, ozgurce yasamaya baslayinca ogrendim. Sonra o beni degistirdi, ben de onu bicimlendirdim. Ilk defa 'benim ozgurlugum' diyebilecegim bir kavram cikti ortaya. Kimseye ait olmayan, bir tek bana ait bir ozgurluk yarattim kendi dunyama.
Ozgurce yasamak demek, ozgurlugu cabuk unutmak demekmis! Bunu da zaman ogretti bana. Bir sure sonra hangimizin hangimiz oldugunu karistirir oldum. Ben mi ozgurdum, yoksa ozgurluk mu beni ben yapmisti. Sonra herseyi birakip geri donunce anladim gercegi. Birlikte buyudugum kardesimi birakip gelmistim ben aslinda. Daha once icinde yasadigim eve gelip de ozgurlugumun burada huzursuz oldugunu hissettigimde anladim ne kadar birbirimize bagli oldugumuzu. O kisitlaninca ben mutsuzdum, ben mutsuz olunca o kisitli.
Sonra fark ettim ki ozgurluk benim icin ferah bir evde, rahat rahat yasamak degilmis. Kucuk bir yerde, kendi halinde, kendi kendine yasamakmis ozgurluk. Biraz yalnizlik da yanina kar kalanmis.
Evde kendi kendine makarna pisirmeyi severmis ozgurlugum. Sonra her gun ayni yemegi yemeyeyim diye farkli farkli makarnalar pisirirmis. Sabahlari kimseyle konusmadan sehri dinleyerek kahvalti etmekmis ozgurluk. Sabahin sessizligini uyanir uyanmaz kulaklarimi dolduran televizyon sesiyle, peynirli ekmekli kahvaltiya yeglermis ozgurlugum. Ozgurluk, huzurlu olmak demekmis, huzur benim icin yalnizliga vakit ayirabilmekmis. Mutlulukta ancak yalnizliktan cikan urunden gelirmis.

Yani ozgurluk, hergun makarna yemegi goze alarak, kendi evimde 'ben' olabilmekmis.

Her gun evlerde pisan makarnalar adina, herkese ozgur bir hayat diliyorum!

Thursday, October 14, 2010

semizzotu!

Icimden dokulucek bir seyler var mi diye bekliyorum....

Bekliyorumm...
Bekliyorum..

Vizir vizir sinek geldi bak yine. Zaten kac gundur beni uyutmuyor!
Ben hayatimda boyle bir sivri sinek gormedim sayin seyirciler. Yani hadi tamam 2 tane oldurdum bir gecede - ki ben onlari bir tek saniyordum. Sonra basima bir tane daha cikti! Gelip gelip yanaklarimi isiriyor kahpe. Resmen suratimda sivilcer yetmezmis gibi bir de sivrisinek isiriklari cikti basima! Artik bu aksam kendisini oldurmeden yatmak istemiyorum!

Yeni home-ofisimden (Artik ne kadar sahiplendigimi goruyorsunuz!) cok memnunum. Bugun ilk yemegimi bile yaptim. Mutluyum - gururluyum!

Is gorusmelerinde basarim hala '0' sifir! Hatta gecenlerde bir adam ben animasyonlarimi gosterirken hicbir sey soylemeden gorusmeden cikip gitti! Hayatimin saskinligini yasadim. Ben boyle terbiyesizlik gormedim yani galiba baska bir ulkede olmaz boyel bir sey. Ama hayirlisi yani.

Bir de gercek hayatla kurguyu birlestirdigim hikayelerin daha revacta oldugunu fark ettim. Demek ki bir sure boyle hikayeler uzerinde calissam iyi olur!

Su an aklima baska bir sey de gelmiyor valla. Her gun aklina bir sey gelip sular seller dokturen blog yazarlarini kiskanmiyor degilim!

Sunday, October 10, 2010

(Ye Dua Et Sev) Eat Pray Love uzerine...



Ben bu kitabi bir kac yil once, Union Square'deki koca Barnes and Noble'in icinde gormustum.
"Eeeh, yine baska bir chick flick kitabi iste!" diyip onunden gectim. Hem de kac kez! Her seferinde kitabin basligi ve ozellikle kapagi dikkatimi cekiyordu ama her seferinde hic bir sey ogrenmeyecegimi dusundugum bu kitabi elime alip, arkasini okuma zahmetine bile katlanmiyordum! Sonra bu kis, spordan ciktigim ve ikinci el kitap satan 'Strands' in icine kendi yazdigim kitaba benzer ani kitaplari bulup okumak istedigim sirada rastladim. Kac zamandir cok satanlar bolumunde gordugumden bu sefer icimden, kitabi alip arkasini okumak geldi! Arkasini okumamla yuzume kocaman bir gulumseme yerlestii!
"Iste aradigim kitabi buldum!!!"
Resmen sanki ben okuyayim da ogreneyim diye yazilmis bir kitapti. Benim yazmak istedigim kitabin cok cok (hatta korkutucu derecede cok!) benzeriydi, ve kendisi bir all-time-bestseller'di.
Aldigim sirada baska bir kitap okumama ragmen, hayatimda cok az yaptigim bir seyi yapip, Eat Pray Love'i okumaya basladim. Zaten insan okumaya basladigi anda, kitabi bitirmek icin can atmasina ragmen bir yandan da hic bitsin istemiyor!

Benim kitapta en hosuma giden sey - ki muhtemelen bir cok insanin da hosuna gitme nedenlerinden biri budur - butun kitabi birbirine baglayan elementlerin kitabin daha en basindan verilmesi. Okudugunuz her hikayede hem hikayeyle, hem hayatla, hem de tesaduflerle ilgili bir seyler ogreniyorsunuz. Ve gercekten kadinin yazdigi her sozun dogruluguna inaniyorsunuz. (tamam burasi tartisilir, ilk kocasina gore bosanmalari hic de kadinin anlattigi gibi olmamis ama...) Baskalarini bilmem ama bana gercekten, gercegi elinden geldigince 'oldugu gibi' anlatmaya calismis gibi geldi. En azindan kendi tarafindan gercegi. Belki bazi yerlerde suslemistir yazisini yada hikayelerini, orasini bilemem, ama her sey tam tadindaydi!

Oteki taraftan filme gelince, kitap cok uzun oldugundan zaten ben herseyin anlatilamayacagini bilerek kendimi hazirlamistim ama yani hikayenin anlatimi daha kotu olamazdi galiba! Ne kadinin kocasiyla olan kotu iliskisi iyi islenmisti, ne kadinin cocuk istemedigi, ne de kadinin depresyona girdigi donem, ne de gercekten gitmek istedigini iyi anlatabilmislerdi.
"Ordan burdan surdan en guzel olacagini dusundugumuz sahnelerin hepsini bir araya toplayalim, en sonunda cok super bir film yapmis oluruz!" mantigi vardi biraz. Sahneler arasinda dogru duzgun gecis yoktu. Kadinin flash backleri iyi anlatilamamisti. Ha bunun yani sira bence oyunculuk da cok iyi degildi! Ben sahsen filmde bir tek 'Tutti'yi begendim! Bir de Tutti'nin annesi iyiydi. Julia fena degildi. Javier'cigime o performans ve rol hic mi hic yakismamisti maalesef! Yine de izlemesi keyifli bir film denebilirdi! Ben belki filmde anlatilmayan bosluklari da bildigimden bana biraz sig geldi ama annem bile oturup sonuna kadar izlediyse demek ki cok da kotu degildi!

Bence Hollywoodcular bunu gunluk tadinda bir film yapmamak uzere cok ugrasmislar ama belki gunluk tadinda yapilsa daha bile guzel olabilirdi bence! Ahh darisi benimkinin basina! Umarim benim kitabim da basarili olur da, cok satanlar listesinde yar alir!!

Tanrim lutfen, lutfen, lutfen, lutfen basarili olsun!!
Amin!

Saturday, October 9, 2010

Eat Pray Love

Size Ye Dua Et Sev' in kitabiyla filminin elestirisini yazicam! Evet... cok yakinda!

Friday, October 8, 2010

Huzur


insan cok ilginc bir varlik gercekten. Hele ki kendi kendine kaldigi veya yasadigi ortamdan koptugu zaman. Yasarken farkinda olmadan gunluk hayatimiza islemis seylerin yoklugunda olusan 'ben' lik cok ilginc mesela.


Hani ben New York'a gitmeden once huzursuz bir insandim ya. Ama bu huzursuzlugumun farkina New York'a gidip de aslinda kafama hicbir seyi takmamaya basladigim sirada varmistim. Sonra New York'a tamamen baska bir insana donustum yillar gectikce. Huzurlu, mutlu, pozitif ve en onemlisi ruhumu hep acik ve temiz tutmayi ogrendim. Ic huzurumu korumayi ve her seyi oldugu gibi kabullenmeyi. Iste bu insan ben yalniz kaldikca olusmus demek ki. Dondugumden beri icimdeki huzursuzluk, evde baska insanlarin alaninda yasamakmis yani. Iki gundur yalniz basima ofiste calistigimdan beri gayet huzurlu ve mutluyum. Evet biraz sessiz, biraz yalniz bir ortam ama huzurluyum. Ve aslinda huzurun ne kadar onemli oldugunun simdi farkina variyorum. Demek ki ben dunyanin baska bir kosesine kacip, kendi kendime kalirsam bile en azindan huzurlu olacagimi biliyorum.


Bunu fark etmis olmam da iyi oldu acikcasi cunku dondugumden beri, kacma planlarima korku katilmaya baslanmisti.

'Ya yalniz yapamazsam?'

'Ya cok sikilirsam?'

'Ya hic arkadas edinemezsem'

'Ya soyle olursa, ya boyle olursa...'

demek ki bunlarin hicbirini dert etmemek gerekiyormus cunku daha once de dedigim gibi rahat bana batiyor!! Ben gidiyim, kucuk bir odam olsun, kucuk bir isim olsun, dili anlamayayim, hic kimseyi tanimayayim ama yine de huzurlu olurum. Cunku demek ki icimde bir gocebelik var.


Var, var ben biliyorum. Hep vardi zaten. Iste geri donmek biraz hayal kirikligi yarattigindan bunalimlardaydim ama simdi cok memnunum halimden. Su projelerimi de en iyi sekilde bitirebilirsem, ver elini Arjantin! Nasil olucak bilmiyorum ama benim hayatima ispanyolca, ve latin kulturu oyle yada boyle giricek. Hatta cok damardan giricek bak buraya yaziyorum!!

Thursday, October 7, 2010

Evvvett!!



Evvet!! Tam 4 ay 23 gun sonra ozgurlugum yeniden benimleee!!! Evden official olarak kactim!

Haklarini yemiyim simdi, aslinda cok uyumlu bir anne babaya sahip oldugum icin cok sansli oldugumu dusunurum. Ama maalesef benim icimde biri var ve o kisi genelde yalniz olmayi tercih ediyor. Herseyi kendi basina yapsin istiyor, kimse yardim etmesin...

Dun gece babamlara Cengelkoydeki ofise yerlesmek istedigimi soyledim. 'Yerlesirsin yaeee!' diye hafif gecistirir bir cevapla karsilasinca, 'Yok ben hemen yarin bavulumu toplayip gidiyorum!' dedim. Zaten ihtiyacim olan sey bir bavul dolusu esya ve nevresim takimlariydi. Sabah uyanip, sporumu da yaptiktan sonra toparlandim. Hungur hungur babama neden gitmek istedigimi bir daha acikladim.
'Bohuuu, ben yalniz yasamak istiyorumm! Icim huzursuz oluyor bu kentte ve yalnizliga ihtiyacim var, bes senedir kendi basima yasiyorum ben, burasi benim evim degilll!!!'
Walla soylediklerim hissettiklerimle asagi yukari ayniydi. Bir kac gundur uzerime yapismis olan mutsuzlugumu silkmek icin yalniz kalmaya ihtiyacim vardi. Iste simdii ofisin toplanti odasinda yaziyorum bu satirlari. Mutluyum, gururluyum.

Burdan sonraki hedefimse Arjantin. Ah bi su kitap tamamlansin, basilsin! Kimse benii tutamiycaak, kimseee!!! (Gerci zaten tutan da yok amaaa... :))

Wednesday, October 6, 2010

Chico y Rita


Bu filme bayildim, bayildiim!!! Kuba'dan New York'a uzanan bir ask hikayesi. Kesinlikle bulup izlemem lazim!!

Havana street scene in Chico y Rita, animated by Mariscal.

1940s Havana at night, animated by Javier Mariscal in Chico y Rita

mut-suz-luk!

Aslinda home-sick hissetmem icin hic bir neden yok. Altimda arabam var, basimi sokucagim bir ev var. Illa ise gir diye tutturan bir ailem yok, yemegim yapiliyor, odam temizleniyor. Ama iste bana bunlarin hepsi batiyor.

Bunun yani sira evde surekli benimle konusmaya calisan birileri var. Hesap vermem gereken, beni aradiklarinda illa telefonlarini acmam gereken insanlar var. Birilerinin hastaligi var. Birilerinin baskalarinin kafasini utulemesi ve benim buna sahit olmam var. Arada bir de olsa ne isle ugrastigimi soran insanlar var. Ne is yaptigimi anlatamadigim insanlar var...Surekli benimle iletisim kurmaya calisan ama sebze gibi televizyon basinda oturdugundan dolayi onunla konusmayi reddettigim bir annem var. Kisacasi enerjimin etrafinda olusan tonlarca baska enerji var ve ben bunlari sev-mi-yo-rum. Ben yalniz olmak, disarda olmak, kimseyi tanimamak, derdimi anlatirken zorluk cekmek ve bir yandan tonlarca sey ogrenmek istiyorum. Ben, kimseyi tanimadigim bri sehirde kimselere hesap vermeden mutsuz olmak istiyorum. Iletisim kuracagim yeni insanlarla karsilasmayi ve bu karsilasmalarin tesadufi olmasini istiyorum.

Bunun yanisira gitmekten ve hicbir ise yarayamamaktan korkuyorum. Ama zaten burda da bir ise yaramadigima gore gitsem ve bir ise yaramasam pek de degisen bir sey olmayacak. Hatta belki benim ruh halim degistigi icin belki her sey daha bile guzel olucak! Acikcasi su an yapmak istedigim tek sey kitabimi bitirip basip gitmek. Ama su lanet olasi istanbul animasyonu yuzunden gidemiyorum, bir de ustune zaten cok yavas gidiyor ve bir turlu guzel gorunmuyor, her sey sacmasapan karmakarisik... Arrrghhh!!! cok sinir.

Hic mutlu degilim. Evet hayatimda ilk defa hicbirseyden hic mutlu degilim ve bu yuzden bana simarik diyebilirsiniz. Her seyim var cok sukur ama ben bunlarin hic birini istemiyorum!!! Sadece ic huzurumu istiyorum ve o da bu evde olmuyor. Maalesef 17 sene denemistim ve ilk defa gercek huzuru ben New York ta bulduguma inaniyorum, simdi o huzurlu ruh halimi inanilmaz ozluyorum!!! Ikinci kitabima da taslak olusturmaya basladim ve bence o da guzel ve ilginc bir kitap olucak. Galiba ben yazar olucam.

(biliyorum buraya hic de ilginc seyler yazmiyorum ama... orasi baska konu.)

Ben sadece gitmek istiyorum..



Bavulumu alip kimsenin bilmedigi bir yere gitmek ve sonsuza dek kaybolmak.

Monday, September 20, 2010

Fistikla kaza yaptik!


volkswagen new beetle
Originally uploaded by ovizo0n
Eveet... Sonunda olan oldu. Araba gelen onca iltifatin ardindan bir zincirleme kazaya sebep olmus bulunmaktayim!
Hepimize hayirli olsun, bundan boyle de bu son olsun diyorum!!

Cengelkoyde, aksam 8-9 sulari ofisten ciktim. Sallana sallana arabama vardiktan sonra, sokakta yuruyen ve bana bakan tip tip iki adama aldiris etmeden arabama sag kapidan girip, sofor koltuguna gectim! Cengelkoyun yollari dar, yokuslu. Oyle ki butun arabalar kickica zar zor gidiyorlar yolun bir kenarina. Ben de genelde yol kenarina park etmeyi pek tercih etmesem de baska yer bulamadigimdan mecbur girdim bir duvar kenarina. Isim zorda oldugunda cok da guzel yanlamasina park edebiliyorum yani!

Neyseciime, ofisten ciktim sonra. Oturdum arabaya, sonra ne oldu, ben ne yaptim anlamadan dan dun geri geriye gitmeye basladim ama bir yandan da kalkayim diye gaza basiyorum. Megersem ben geride takili kalmisim, uzerine bir de gaza basiyorum!!! Way basima gelenlerr!! Arkamdaki arabaya gecirdim. Onun el freni pek iyi degilmis (hos olsa da yani o yokusta el freni mel freni dinlemez arabalar) O da kaymis, onun onundekine, onun onundeki onun onundekine.... Sonra benim olayi anlayip gazdan ayagimi cekip frene basmam 2-3 saniyemi aldi ama o zaman is isten gecmisti zaten. Allahtan iki arkamdaki arabadan sonra arabalar sokaga paralel park edilmisti de, paralel park etmis ilk arabanin cantina tosladi ikinci araba! Ben hala olayin sokundayim tabii nasil oldu, ne yaptim, nerelere carptim, bu kadar ses nerden geldi anlamadim! Ben kendimi arabadan disari atana kadar pencerelere komsular dolusmus, yukarilardan olayi hic tasvip etmeyen 'cik cik cik' sesleri yukseliyordu!!!

Neyse ki carptigim arabalardan en hasat olani bizim buronun ev sahibiymis. Adam cok iyi davrandi.
"Biz babanla hallederiz yarin, simdi gece gozuyle bir sey yapilmaz buna!" dedi.
Oteki adamda korktu, ne yapacagini sasirdi. Sonra butun komsular pencerelerden cekildikten sonra ben de arabama binip uslu uslu evime dondum. Ama resmen olacagi varmis yani cunku hiiic farketmedim nasil oldugunu! Bir de 'Iyi ki 3 arabaya birden vurdum' diye dusunuyorum. Hic degilse kazayi ucledim, artik umarim bir daha oyle bir sey olmaz! Zaten trafikten de cok korkuyorum...

Haa bir de aslinda o gun cok mutluydum! Cunku kitabimi verdigim herkes begenmis! WUHUUU!! Bana cok guzel elestirilerle donduler! EN kisa zamanda yeniden duzeltmeye baslayacagim! Bir de galiba artik ikinci kitap icin fikirlerimi bir kagida duzmeye baslama vakti geldii... Cok heycanliiii!!!!

Thursday, September 2, 2010

Bardakta kalan bir parmak sut!

ps. Resmi surdan caldim! Maalesef 'share' edilmesine izin verilmedigi icin calmak zorunda kaldim!

Fark ettim ki cocukluktan beri bardakta biraktigim bir parmak sut, ben farkinda bile olmadan hayat felsefeme donusuvermis!
Kucuklukten beri Osman Abi'nin bana anlattigi bir animiz vardir. Ben daha 1-2 yaslarindayken, aksamustleri bana sut icirmeye calistigi dakikalar cok keyifli olurmusum. Butun biberonu buyuk bir istahla ictikten sonra hep, ama her gun, ve her sut icisimde, biberonun altinda bir parmak sut birakirmisim! Osman Abi deliye doner, ne yapsa iciremezmis o bir parmak sutu bana! Ben sute doymus olurmusum o dakikalarda ve kesinlikle bardakta kalan sutu icmezmisim!
Iste simdi fark ettim de aslinda ben hayatta hep boyleyim. Bir iste son dakikalara gelindiginde hep doyuyorum, hic tam icime sinen sekilde bitirmiyorum. Veya bitirdigim seylerde bile ufak tefek eksiklikler oluyor, hicbir sey tam icime sinmiyor! Peki soruyorum kendime, ben ne zaman artik su bardakta biraktigim bir parmak sutu, cayi, kahveyi tamamen icmeyi ogrenecegim ? Hala hicbir zaman sokaktan aldigim bir cay veya kahve sonuna kadar icilmez. Tamam meyve sulari icin hayat felsefem farklidir. Bir meyve suyu hep bitirilir ve hep dahasi istenir orasi ayri bir konu!

O zaman yaptigim projeleri meyve suyu diye dusunursem belki hep icime sindigi gibi biterler! Ben en iyisi gidip kendime biraz visne suyu doldurayim simdi!

Wednesday, August 25, 2010

Galiba bitti!

Evet evet.. galiba temize cekmeyi de bitirdim kitabi!
Aman tanrim! simdi ben ne yapacagim, neyi bahane edecegim?!

Ama galiba cok feci kotu bi kitap oldu. Yani bir de bir senedir yaziyorum bosa gitmese bari diyorum ama galiba bosa gidecek! Simdi tekrar bastan basladim da okumaya. boyle taramali tufek gibi anlatilmis her sey. halbuki bir dur, soluklan, resmi annat dimi?!
olsun bakalim simdi kritik icin sevdigim bir kac insana gondericeiim, sonra atarsak atariz satarsak satariz!

eh bu durumda animasyona da basliyoruz!

haaaydi bakaliim!!!

Wednesday, August 18, 2010

Cok sicak!!!

Ay cok sicaaak!
Calisamiyorum!
Pisiyorum!
Kitabin montreal bolumunu bitirmek istiyorum! Galiba kitabin en sikici bolumu olcek!
Daha animasyona baslayamadim bile!
Off aman!
Yapilcak seyler +++++ motivasyon - - - - - -

Thursday, July 29, 2010

Morning Music!


Sabah sabah kulaklarimda calan muzikler geri geldiler. Her sabah baska bir sarkiyla uyaniyorum! Sonra uykuya dalsam da sarki calmaya devam ediyor. Biraz sinir bozucu olabiliyor tabii dogru duzgun uyuyamiyorum.

Tuesday, July 27, 2010

Tuesday Im in Paris!

Bugun butun gun bu parcayi dinledim "Paris Paris" Marc Lavoine'den. Surda da vidyosu!

http://www.dailymotion.com/video/xmjpt_marc-lavoine-souad-massi-paris_music

Monday, July 26, 2010

Perfect Monday!




Its a perfect monday!
with the sun above the clouds,
the sea shining so bright,
all the concerns are out of my sight!

I love mondays,
When I can work so much,
Still there's more time after my lunch!
Oh what a nice day to just hang outside.

And the lighting strikes!
sky gets bloomy white,
While the thick air hang above my coffee-cup,
Rain falls from a broken tea pot!

It's a perfect monday!
With a tipsy song on my mind,
I watch the rain falling from the clouds.
While I write on my blog,
I know that you are somewhere outside,
Waiting for the day,
our stars will collide...


Saturday, July 24, 2010

Head stand!

Farkettim de son zamanlar da ya cok heyecanlandigimda ya da cok sikilmissam amuda kalkmak istiyorum. Bir de bos yer buldum mu parende atmaya basliyorum! Tabii ki bunlari yalnizsam yapiyorum. Ama bu amuda kalkma hevesi nedir anlamadim yani kalkinca da beynime kan gidiyor heralde rahatliyorum resmen!

Uf cooooook sikildim su anda! inanilmaz. kalkip gitmek istiyorum!

Monday, July 19, 2010

I've had 10,000 ideas!

Hala asosyal donemimdeyim ve ya bundan boyle insanlarla fazla hasir nesir olmak istemiyorum ya da yani artik gereksiz yere kafami yoran insanlarla gerektiginden fazla ayni ortamda bulunmak hosuma gitmiyor! Kendilerini cok sevsem, saysam bile.

Bir de hicbir mesgalesi olmayan insanlara yavas yavas sinir olmaya basladigimi hissettim. Yani okul, is disinda hicbir mesgalesi olmayanlara. Yani artik koca kadin/adam olmussun git isinden baska biseylerle de ugras dimi? Mesela bi muzik aleti cal, filme merakli ol, medyayi takip et ne biliyim yapilacak bilumum isler var.

Ama ben aslinda fiction yazmak istedim simdi bugun. Ama ne hakkinda yaziim aklima bir sey gelmedi. Ikinci kitabim icin cok heycanliyim ama daha 1.si bile tam bitmedi. Son kez temize cekmem lazim. Ahh aklima muthis bir fikir getirdin blog! Salak gibi tek tek harfleri temizlemek yerine oturup yeni bastan yazmaliyim tum kitabi turkce karakterlerle! Aklinla bin yasa yani, cunku oteki turlu ben onu daha bir 5 ay daha bitiremezdim!

Onun disinda animasyonumun yeni halinden muthis memnunum. Sonumu cok begendim ve uzerinde calistikca da daha cok begenicegimi dusunuyorum. (Baksana buraya bile yazdim yani!) Aklima guzel fikirler geliyor bu ara, not etmeye calisiyorum.

Hayatim hic bu kadar monoton olmamisti! diye hatirlatiyorum kendime yeniden ama Benjamin franklin in bir sozuyle kapatiyorum bu akli karisik yaziyi.

I haven’t failed; I’ve had 10,000 ideas that didn’t work

– Benjamin Franklin

Tuesday, July 13, 2010

Wuhu! 1 down 2 to go!!


IMG_0367.1
Originally uploaded by nunuowski

Wuhuu wuhuu!! Mujdemi isterim!! Afrika'li kadin icin yaptigim proje basvurusunu bugun gondermis bulunmaktayim!! Hepimiz icin hayirli ugurlu olsun!! Guzel guzel proje paralari getirsin insaaallaaahh!!!

Simdi geriye ilgilenmem gereken "Istanbul" konulu animasyon ve son taslagi kalan kitabim kaldi! Kitabi da yaz bitmeden yayincilara gondermeyi planliyorum. Bu konuya bu haftadan itibaren daha da bir yogunlasacagimm!

Ama gelelim kendi kendimi yirttigim isler disinda gelismekte olan Istanbul hayatina! Simdi oncelikle bir daha kesinlikle tek basima konsere gitme gibi bir davranista bulunmamaya karar verdim. Tamam, adami cok sevdigim, yaptigi sirin seker sarkilari dinlemeye Yann Tiersen konserine kimse benime gelmek istemedigi icin gidip kendi kendime bilet almis olabilirim. Ama en azindan adamin ne tarz calicagini onceden arastirmam gerekirdi diye dusunuyorum. Zaten dusununce "piyano" konserinin "rock" konseri verilen bir mekanda verilmesini garipsemis olmam dogalmis! Adam megersem rock calicakmis! Hay allaahim ya! Yani adami 2.5 saat bekledikten sonra yarim saat dinleyip eve dondugume mi yanayim, yoksa arabayi "Macka parki surasi hemen, su binanin arkasina park edin siz isterseniz!" diye bana akil veren polisi dinleyip sonra parkin bir ucundan bir ucuna indigime mi yanayim anlamadim yani. Neyse, o gun eve dondugumde bir dus alip yattim. Kimseye de soylemedim Yann Tiersen rock calmaya basladiginda ugradigim soku, ertesi gun olay yasanmamis gibi hayatima devam ettim. Artik tek basina konsere gitmek mi? Bir daha tovbe!

Bir de gecen cumartesi Istanbul'da Capa'nin actigi "Joke Circus" a gittik. Ben sahsen New York'taki "The Box" vari bir yer bekliyordum. (Bilmeyenler icin "The Box" Cin mahallesinde, iceri kendinizi body guarda begendirip girdiginiz. Gece 1'den sonra 2 tane kabare showu olan ve genellikle igrenc yada ilginc ama yaratici travesti showlarinin yapildigi bir yerdir. Her hafta show degisir, icerisi kokain ve eroin kokar! Ama gidin gorun yani boyle ilginc bir mekan da yok!) Nitekim "Joke Circus" adi ustunde, 16 yasinda bir cocugun ve asya'dan getirttikleri (Ve muhtemelen geceligi 30 milyona calisan) 3 jimnastikci kadini cikardiklari, yemeklerinde oyle pek de bir tat bulamadigim bir yerdi. Dekor hakikaten gorulmeye deger ve cok hostu ama bence orayi yemekli degilde, boyle Meksika'daki filan gibi icinde gosteriler olan gece klubu yapmalilardi. Ama duyduguma gore Capa'nin mekanlari hep yemekli oluyormus, sonrasinda pek bir bok olmuyormus. Ben sahsen verdigim paraya gosteri ve yemegin degdigini dusunmuyorum ama mekani gidin gorun (mumkunse bir kokteyl filan icin yeter!) Kokteylleri guzelmis, oyle diyorlar!

Sunday, June 27, 2010

Ordan burdan surdan

Ay basim karman corman, ruya gorur gibi konudan konuya atliyorum o yuzden bir turlu yazmayi beceremedim.

Amaa, bi yerden baslamak gerekirse acikcasi hayatim son 5 yildir hic bu kadar siradan olmamisti. Ben ki surekli basina bir seyler gelen insanim 1.5 aydir ev-ofis-taksim arasinda ilginc hicbiseyle karsilasmadim. Su gecenlerde taksim'de dama cikip, intihar eden adam haric tabii. Cok ilgincti. Hic kimseyi olumun bu kadar ucunda gormemistimm. Cansinlarlaydik zaten hemen kactik ordan. Koseyi doner donmez, yavas yavas binanin etrafinda cember olusturmaya baslamis insanlardan bir nefes tutma sesi cikti. Boyle "Hiiiii!" seklinde biseydi, orda zaten adamin atladigini anladik, 2-3 saniye sonra da asfalta dustugunde cikan ses yukseldi "pof!" diye. Icim bi garip oldu..Dunyadan bir ruh daha eksildi ama orda, bize 20 metre uzaklikta gerceklesti bu olay. Hayat bu kadar mi ucuz diye dusundum bir an. Ole, atliyorsun, hooop bitiyor. Oyun gibi mi degil mi orasi da mechul. Bu bitince bir yenisi baslar mi ki?

Atlayip gitmeyi de dusunuyorum aslinda. Su projelerimi bitireyim, aliim bi ucak bileti kacip gideyim diyorum. Seytan diyor ki soyleme kimseye gidecegini, hoop git. Gittigin yerden ara aileni, hic para mara da sorma biraz surun bakalim gecinebiliyor musun! Bence ben gecinirim ama beklentilerimi biraz daha dusurmem lazim. Cok istiyorum hem kendimden, hem hayattan. Yavas yavas olucak hepsi insallah! Umutluyum, mutluyum.

Bugunlerde aklim hep eskilerde. Yarim kalmis seylerde. Cok ilginc boyle yarim kalmis seyler benim kalbimden hic gitmiyorlar. Ancak bir sekilde tamamlandiklarinda kesin olarak unutuyorum. Bu 02 meselesini de tamamlasak mi diye dusunuyorum ama nasil tamamlanicak tabii bir de o var. Kader kismet.. icimde bu konuyla ilgili ilginc hisler olustu bugun. Bilmiyorum olur mu olmaz mi ama cok "olur" gibi hissettim. Haaaydi hayirlisiii!!!

Simdilik bu kadar. Bir de Pucca nin kitabina bayildim. 1 gunde okudum bitti! Insallah benimki de oyle akici olur.

Wednesday, June 23, 2010

Yagmur!


Stamboul Rain
Originally uploaded by bhikku
Istanbul'da, (daha spesifik olmak gerekirse Anadolu yakasinda) muthiss bir yagmur hakimdi. Boyle ayni New York'takiler gibi sangur-sungur yagan bir yagmur. Ben yukarda kendi islerimle ugrasiyorum tabii. Bilgisayar basinda, animasyon icin abidik gubidik sesler cikarmaya calisiyorum. Bir yerlerden de su sesi geliyor saldur suldur. Diyorum, ya yagmur yagiyor heralde ondan boyle muthis bir su sesi duyuyorum! Sonra dedim, ben bir bu sesi takip edeyim. Kulaga cok fazla gelmeye basladi. Asagi indim bir baktim, banyonun havalandirmasindan iceri fosur fosur sular akiyor. Kendimi bir an Titanik'te hissettim walla. Banyonun yeri zaten gol olmus, vicik vicik. Attim butun temizlik bezlerini yere, silmeye basladim. Anneanneme de seslendim arada, o da geldi yardima. Ilk defa (yada uzun zamandan beri ilk defa diyim) ne kadar akilli kadin oldugunu fark ettim tontisimin. Su havalandirmanin uzerine havlu serelim de sular etrafa giymesin hepsi kovaya aksin, dedi. Walla serebildigimiz kadar serdik. Annane tabi telaslarda, sanirsiniz ki butun alt kati su basicakmis gibi bir havaya girdi hemen. Buzdolabinin fisini cekelim, kapi girislerine halilari serelim disarilara cikmasin su! filan diye hemen savas zamanindan kalma kivrak zekasini ortaya atti. Dediklerini yaptik tabii, fosur fosur su akiyor belli mi olur! Bakarsin gece de yagar. Biz onelemimizi aldik neme lazim. Sonra tontis dualara basladi tabii, Ahh Allahim yagdir diye dua ediyorduk, simdi durdur diye ediyoruz! dedi. Zaten cok kalmadi, yaz yagmuru belli ki. 3 saatte gecti gitti, gunes acti tabii. Benim bugunku program alt ust oldu biraz ama Welcome to Turkey oldum! New York'ta da ayni boyle yagar, gunes acar, o sular 1 saate kalmaz yok olurdu. Ahh ahh!! Hala aklim baska ulkelerde!!

Friday, June 11, 2010

Son 5 seneden ogrendiklerim! // Things I've learned during past 5 years!

2008 - New York - New School's FD dorm - Just before christmas!


-Dunyada daha iyi yasanilan bir yer yokmus. Insan mutlu oldugu yerde, ani yasamayi ogrenirse en iyi yasayabilirmis.

-Mezun olduktan sonra nerede olursa olsun, dunyada is bulmak (maalesef) kolay degilmis ama insan cok calisirsa iyi bir is bulurmus.

-Herkesin kendine gore sorunlari varmis. Insan sorunlarini hedeflerinin onune engel koymazsa mutlu olabilirmis.

-Mutluluk goreceli bir kavrammis. Bazisi herseyi olsa da mutlu olamazmis, bazisi elindeki hicbirseyle mutlu olmayi bilirmis. Bardagin hep dolu tarafini gormek marifetmis.

-Yetenek diye bir sey yokmus, tutkuyla bikip usanmadan calismanin adi yetenek olmus!

-Istemek yetmiyormus! Cok istemek ve istedigini gidip almasini bilmek/aramak/arastirmak/bulmak makbulmus.

-Disarinin hic susmayan sesleri arasinda, icinizdeki sese kulak verip, ona guvenebilmek onemliymis.

-Kimse kimseden ustun/akilli degilmis, en cok bilen, en az bildigini de bilirmis!

-Insan her gun yeni bir sey ogrenmeliymis!

-"Yapamazsin!" denileni yapmanin verdigi haz gibisi yokmus.


//


-There's no better place or city to live on this planet. If we can learn to live the moment and be happy, we can live the best in anywhere.

-It's not easy to find a job no matter where you are, but if you work hard you'll eventually find one.

-Everyone has problems (believe me!). One should not use their problems as an excuse for not achieving their dreams.

-Happiness is relative. It's not related with what we have or haven't, but rather it depends on our perspectives in life. Seeing the full side of the glass is always a feat!

-There's no such thing as "talent"! Talent is what people call "working hard with passion"!

-Wanting is not enough! The important thing is to "really want" something and find a way to get it!

-It's important to listen to your heart while people are shouting outside!!

-No one's better/smarter than anyone! (ok real genious people are not in this category! ) The one who knows the most is the one who knows that he doesnt know anything!

-Everyone should learn something new everyday!!

-The best thing in this world is to achieve things that people think you can't!


Don't worry be happy! :)

Tanri ile Takas


"Yapmak istediginden emin misin?" diye sordu Tanri. Karsisinda duran 12-13 yaslarindaki kiz pazarlik yapmak icin cok kucuk gorunuyordu. Musterileri genelde ellisinin ustunde, hayatinin yarisini gecirmis orta yasli insanlar olurdu.

Gozlerini yere dikmis dusunuyordu kiz simdi. "Yanaklarinin pembeligine ragmen, pek de celimsiz gorunuyor!" diye dusundu. Onun yasindaki kizlar genelde biraz daha toplu olurlardi. Kiz son iki dakikadir hipnotize olmus gibi baktigi parlak mavi tastan gozlerini kirpistirarak cektikten sonra Tanri'nin gozlerinin icine dikti gozlerini. Ne de guzel kahverengi gozleri vardi kizin...Insanin icini isitiyordu.

"Evet" diye ciliz bir ses cikti kizin agizindan, "eminim...". Sesinin cilizligi kararsizligindan cok celimsizligindendi. Yoksa kararini daha onunde durduklari beyaz kapiyi calmadan vermisti.

"Peki, iyi o zaman..." dedi Tanri, "donusun yok ama bundan sonra. Eger ileride anlasmayi bozmak istersen, ben de kendime duseni alirim! Acikcasi senin gibi kucuk bir kiz icin buyuk bir takas bu yaptigimiz!"

Gulumsedi kiz, Tanri'nin teklifini geri cevirmemis olmasindan oturu onur duydu.

"Istersen simdi hemen burda yapabiliriz degisimi, ya da bir kac gun hazirlanip geleyim diyorsan o da olur. Hem biraz daha dusunmus olursun bana sundugun bu teklifi" diye konustu Tanri. Kizin buyuyunce pisman olmasini istemiyordu.

"Hemen simdi yapalim!" dedi kiz aceleyle. Bu sefer sesi kararli cikmisti. Eve gidip daha fazla bu konuyu dusunmek istemiyordu. Zaten son bir haftadir bu konuyu dusunmekten okuldaki derslerine konsantre olamamisti.

"Tamam o zaman.." dedi Tanri. Anlasilan kiz gercekten takasi gerceklestirmek istiyordu. Fazla oyalanmak istemedi, ne de olsa gun icinde ilgilenmesi gereken daha bir cok canli vardi. Olumlulerin listesi sabahtan beri masasinin ustunde duruyordu, yeni dogacak bebeklerin ruhlarini imzalamaliydi, aksam ustu icin planladigi bir kac dogal afeti ayarlamasi gerekiyordu. Doganin dengesinin bozulmamasi icin gerekli ayrintilardi bunlar.

"Simdi rahatla, ve gokyuzundeki yildizlari seyret!" dedi Tanri. Kiz gokyuzunde nereye bakmasi gerektigini bilemedi bir an. Nitekim her yer bembeyazdi. Sonra aksamustleri bahceye oynamaya ciktiginda hep yaptigi gibi basini arkaya atarak, gokyuzunun sonsuz beyazligina bakmaya basladi. Gozleri bu isik cumbusune alistikca, beyazin icinde diger renkleri de gormeye basladi. Yavas yavas sarilari secti beyazin flulastigi yerlerde, sonra buna pembeler de katildi. Bir sure sonra bu isikli renkler birer bulanik yuvarlak renk hazneleri olmus basinin uzerinde donmeye baslamislardi. Baska renkler de katildi bu festivale. Koyu pembe geldi kirmizinin arkasindan. Mavi kirmiziyla karisarak moru katti aralarina. Ahenk icinde dans etmeye basladi butun renkler ve kiz mest olmus bir sekilde renkleri izlemeyi surdurdu. Pembe...Pembe yildizlar donuyordu basinin ustunde, bir kac bulanik erkek silueti gecip gitti gozlerinin onunden. Hepsi ona gulumsuyordu. Sanki kizin icinden cikip pembe yildizlarin arkasinda kayboluyorlardi teker teker.

Olumden uyanircasina, derin bir nefes cekerek uyandi kiz yataginda. Ne zaman uykuya daldigini hatirlamiyordu. Demek ki is tamamlanmis, Tanri icinden aski cikarmisti. Bos hissetti bir an kendisini. Kalbinin hep sicak olan sol kosesinde bir sogukluk vardi.

"Demek ki ask kalbimin sol kosesini isitirmis.." dedi kendi kendine. Pembe duvar kagitlariyla kapli odasinda kendisinden baska kimse yoktu. Sokaktan gecen bir arabanin farlari odayi aydinlatti bir an. Yataginin karsisindaki aynadan yansimasini gordu. Hep pembe olan yanaklari bu gece solgun gorunuyordu. Gecmis ve gelecek asklariyla birlikte yanaklarindaki pembeligin de gittigini dusunerek korktu bir an. Herkes onun pembe yanaklarina iltifat ederdi. Sonra yuzundeki bu solgunlugun nedenini bir kac gecedir gecirdigi uykusuz gecelerin sebep oldugunu dusundu. Pencereye cevirdi basini. Evrenin derinliklerinde bir yildiz kaydi. Bir kac gecedir yogun bakimda olan bir hasta uyanip, yataginin kenarindaki yardim dugmesine basti.Tanri kizin anneannesinin ruhunu bagislamisti.

Thursday, June 10, 2010

June!

Oh my life is changing every day....
Every possible way!

Selam! Bu aralar yogun bir calisma temposunun icine girdim. calis, calis, calis... aklima iyi fikirler geliyor. Bu ay bitmeden hepsinin bir raya oturmus olmasi lazim! Onun disinda bizim hastalikli kadin cok kafami kurcaliyor. Hatta panik atak gecirme evresine geldim dun. Biliyorum sinirlenmemem lazim ama benimkisi sinirlenmekten cok, elimden bir sey gelmemenin verdigi bir uzuntu, endise ve tabii ki surekli negatif seyler duydugum icin hayatimdan cikarmak isteme durtusu. Daha az iletisim halinde olsam bir turlu, olmasam bir turlu. Yapacak bir sey yok, oldugu gibi kabullenmek lazim.
yapacak bir sey yok oldugu gibi kabullenmek lazim.
yapicak bir sey yok oldugu gibi kabullenmek lazim.
ama neden yapicak bir sey yok? neden ona bunu aciklamak icin daha fazla ugrasmiyorz? neden kabul etmiyor, neden baska seylerle ugrasiyor? belki daha ustune gitsek kabul eder? ben boyle bozuk seyler birakmayi sevmiyorum etrafta. her sey tamamlanmis ve iyi olmali, curukler atilmali. simdi bu curuk kadini napicaz? benim de ruh sagligimi bozuyor yani, kalbimin sikistigini hissediyorum.
neyse yapicak bir sey yok oldugu gibi birakicaz iste.

iyi haberlere gelelim. kitabimda ve animasyonda muthis ilerlemeler var. bu hafta 2. draftimi da bitirecegimi umuyorum. sonra da son bir tekrar etme olacak. format edilicek ve basilip yayinevlerine gonderilicek!! cok heycanli, bir yandan da arka kapak ve isim icin anket yapmayi planliyorum ama once butun revizyonlarin bitmesi lazim.
animasyon icin de cok iyi insanlarla konustuk. tepkiler iyi. genelde herkes benim storyboardumu cok zayif oldugunu dusunuyor teknik cizim acisindan. bense hikayemde takildim. "bir taksicinin basina gelebilecek en iyi sey"i bulmak istiyorum!! eger bilen goren duyan varsa lutfen mesaj atsin! bu arada lutfen konumuz direk para olmasin. parayi kapsayan bir sey olabilir ama oyle direk "su kadar param olsun!" dan daha egelenceli ve ilginc bir sey ariyorum!

istanbul guzel onun disinda. islerimi bitirirsem icim rahatliycak! :) biraz ilhamm.. biraz ilhamm...

Saturday, May 29, 2010

STILL HANGING. istanbul

HATE. traffic.
HATE. driving.
HATE. distances.
HATE. the tv.

LOVE. meeting new people.
LOVE. scenery.
LOVE. food
LOVE. street animals

STILL HANGING. istanbul

Tuesday, May 25, 2010

The girl who wants to be "everything"!




The girl who wants to be "everything"!


Some say, it is possible

Some think, it's not!

Surely one has to work hard!

One has to sacrifice a lot,

But nothing is impossible!

For a girl with dreams,

Nothing is invincible!


I want to be a writer,

a savior,

a director,

I want to change the world,

And I do believe that everyone

CAN change the world.

"You only need ONE person

that believes you"

Once a good friend said.

You only need that RIGHT person

to believe you,

to follow your dreams,

to make others believe in you!

If only I can convince you -ONE person-,

who is the RIGHT person,

I CAN change the world!

Now please excuse me,

while I work on my dreams,

Cause I am a girl,

who wants to be everything!

Monday, May 24, 2010

d'istanblue...



13 gun,

1 dugun,

Cevapsiz 10 is basvurusu,

Yenilen 40'in uzerinde baklava,

Bol bol gozyasi,

Kaybedilmis bir kac kilo,

Yeni fikirler


= istanbul


13 gundur evde oldugumdan yazicak pek bir sey yok aslinda. Bu hafta kitabimi bitirmem lazim artik! Fazla uzamaya basladi, kabak tadi vermeden bitirip son revizyonunu yapmak istiyorum. Zaten onu bitiremedigim icin dogru duzgun is de aramaya baslamadim daha. Bir kac arkadasla irtibat icindeyim, bakalim bir sey cikarsa artik.


Buradan da duyrulur, reji assistani veya egelenceli reklamlar yapan bir yerde animator/grafiker olarak is ariyorum! Ilgilenenler benimle temasa gecebilir :) Gerci bir tek ben okuyorum bu blogu, ve aslinda bu da hosuma gidiyor!


Icimde gerceklesmeyi bekleyen bir suru proje var...Ama su kitabi bitirmem lazim once.

Thursday, May 20, 2010

miserable and unhappy!

yes.
still miserable and unhappy.
i HAVE NO IDEA how to find a job in this city.
at least i DID KNOW IT back in nyc.
More people have replied to me
From BA regarding my job inquiries.
Maybe I should rethink about moving back
to the continent America
only a bit south!

-sighs-

yes.
you will get these emails until i get used to living here!
or come back!

other than that.
food is good and free!


Tuesday, May 18, 2010

Mesut olalim!





Aklima ne geldi biliyor musunuz?
Ben kucukken Tarkan'in sarkilarina pek bir bayilirdim. Ozellikle su "Gel gunduzle-gece olalim.." diye gideni pek bir soylerdim! Sozleri

"Gel gokyuzunde yildiz olalim,
Seninle mutlu yarinlara kosalim,
Gel beraber mesut olalim.."

diye devam eden sarkidaki, "Gel beraber mesut olalim" sozune bir anlam veremezdim. O zamanlar "mesut olmayi" , "Mesut Yilmaz" olmak diye algilayan cocuk beynim, "Allah allah neden Mesut Yilmaz olmak istiyorlar ki! beraber basbakan olalim! demek istiyorlar herhalde!" diye dusunurdu. Yazik.. pek bi cahilmisim o zamanlar.






Friday, May 14, 2010

meeh...

Bu siralar yazacak pek cok sey olmasina ragmen icimden pek yazmak gelmiyor. Kafam baska seylerle mesgul galiba, ama o seyleri yok edip kitabimi yazmayi bitirmem lazim en yakin zamanda. Icime sikintilar basiyor bazen. Hatta bugun depresyon dalgasi hissettim icimde ama soyle bir geldi gecti yani, cok kalici degil simdilik. Daha dun 1 bugun 2 zaten.

Evden toparlanip .45 bavul ve bir gitar cikabildim. Samantha ve Donald'da yardim ettiler esyalari indirmeme. Donald'in annesi her zamanki maydonoz burnunu sokup evin icinde "2 defa da indirin, 2 defa da indirin! Donald birak o elindeki yesil bavulu, kirmizi cek gotur! Tek seferde indiremezsiniz!! Hayir dedim sana Donald, birak onuu!!" diye bagirarak son anda sinirlerimi tepeme cikarmis olsa da, her sey yolunda gitti! Gercekten Donald'in ailesinde bir mantik eksikligi var, ve bu kadar akilli bir cocugun nasil asansoru tutup, butun bavullari tek seferde asagiya indirmeye calismami anlayamamasini hic anlamiyorum! neyse... O donem de kapandi.. Baya ilgincti! Simdi Eugenio'dan haberleri almayi planliyorum. haha!

Dugun var yarin. Benimde heyecanli olmam gerekir galiba ama ben hic heyecanli degilim. Bir suru akraba, kivir zivir gormek istemiyorum. Ben yalniz kalmak istiyorum bu aralar aslinda, boyle tam su anda oldugu gibi oturup yazmak istiyorum hep. Hava hep karanlik olsun istiyorum. Zihnim de hep aydinlik. Bir de arada bir kosmak istiyorum. Cok erteledim spor yapmayi simdi nur topu gibi bir gobegim var! yok yarin sabah kalkip yapacagim ama sozz!!

Ama dugun guzel gecicek bence!

Sunday, May 9, 2010

Lokum

Ay cok banal, sikici ve hep ayni seylerden bahseder olmusum. Bugunlerde hafif bir donus stresi bastirdi ondandir her halde. Mesela bizim Cinli annenin ezik-buzuk yiyeceklerle her gun oda kapimda bitip bana yeni bir orjinal-cinli-bilmemnesi ikram etmesini yazmamisim. Gecenlerde isi abartip bana plastik bir torba icine dolusturdugu rimellerini de vermeyi onerdi ama kibarca reddettim tabii ki! "Ben kullanmiyorum!" diye verdigi o rimeller 1950'lerden kalma olabilirdi!!
Bu hafta zaten etkinlikle doluydu hep. Keyifli gecti baya...
Ah bir de o dudagimin kenarina kondurulan opucukler! (Yada benim birilerinin dudaginin kenarina kondurdugum opucukler...) Yine bulutlarda gecirdim buyuk bir vaktimi Carsamba'dan sonra. Hani bir umut.. "Belki bir kere daha olur.." diye kafama dolusan dusunceleri kovmadim bu kez. Surda 3 gunum kalmis, biraktim kendimi hayal alemine...Doya doya hayal ettim. Ohhh dunya varmis be! Kac zamandir hayal eksikligi cekiyormusum. Eh tabii, hayalden oteye gidememesi hafif hayal kirikligi yaratti neticede ama bu kadari bile guzeldi. Beni haftaya guzel baslatti!
Kahve fali bakasim geldi bugun cok! ama sonra kahve makinamin pek de calisamadigi aklima geldi. Kismet artik Turkiye'ye donunce. Soooyle guzel, sisman, agzindan bal damlayan bir teyze bulmam lazim. Sisman olmazsa, olmaz!!

Oh biraz icimiz ferahlasin canim...Hep aci, hep huzun olmus duvarlarim. Agzimiza bir lokum atalim...Blogumuz senlensin!

Dugum




Verdikleri sozleri tutamayanlardan hic hoslanmiyorum,
Dogru konustuklarina inanmaniz icin,
Gozunuzun icine yalan soyleyenlerden hoslanmadigim gibi...

Hissettigim duygularla davranmaya cesaretim olmamasindan
Nefret ediyorum,
Baska duygularla hareket etmek zorunda kaldigim gibi...

Gercekten beni sevenleri gormek beni mutlu ederken,
Digerlerinin bir arada olmaktan hoslanmadiklarini fark etmenin huznunu yasiyorum,
Neden kimse egelenmiyor?
Neden yalan butun gulucukler?
Birakin duygularinizi ciksin hepsi icinizden,
Belki o zaman rahat birakir dusuncelerimi
Bu sikici dugumler...

Friday, May 7, 2010

neden?

Ah!
Benim de aklima hep yolda dolusuyor kelimeler...
Mesela baskalarini bahane ederek hayata kizdigimi fark ediyorum bazen,
Halbuki butun kizislarim kendime!
Yapamayacagim seyler istiyorum hep kendimden,
Sonra da neden yapamadigim uzerine uzuluyorum.
Halbuki biliyorum neden yapamadigimi,
O zaman gecenin bu yarisinda bosalan goz yaslari neden?

Cok fazla hayal kuruyorum mesala..
Neresi kotu bunun diyeceksiniz ama kotu iste!
Yapmam gereken o kadar seyin arasinda kendime mola veriyorum hayallerden,
Beni en cok onlar mutlu ediyor nedense...
Gun arasindaki kucuk hayal molalari...

Kendimi cok yargiliyorum bazen,
Ve bunun yanlis oldugunu biliyorum!
Destekten cok kostek oluyorum kendime,
Basarilamayanlari bir bir diziyorum gozlerimin onune,
Sonra da huzunlenmeye basliyorum...
"Neden yapamadim bunlari hayatimda?" diye!

Merak ediyorum bazen,
Hayatta "Benim dusunduklerimi baskalari hissedebiliyor mu?" diye.
Sasirdigim bana soylenenler aslinda,
Sakladigimi dusundugum icimdeki "kotu ve arsiz"i
Gorduklerini iddia edenler mesela..
Halbuki ben de onun icindeki "kotu ve arsiz"i
Gordugumu sanmistim...
Demek ki gozlerinde gordugum,
Gozlerimin bir yansimasiymis!
Yani "Hersey karsilikli mi bu hayatta?"
diye sorasim geliyor her seferinde.
Ve hep sasiriyorum cevaba!
"Evet" diyor birisi,
"Karsilikli oldugunu daha cok goreceksin!"
Ama inanamiyorum kendisine.
Ben hep verici olmusum,
Basklarinin da verebilecegini dusunemiyorum.
"Bu kadar iyilik bu dunyada fazla!" diyorum kendime,
"Cok fazla hem de..."

Mutlu olmayi hak ediyor muyum?
Peki o zaman neden tam mutlu olamiyorum?
Neden her sey dusundugumun tersine cikiyor?
Neden hic dogru zamanda dogru yerde bulunamiyorum?
Neden kimse beni sevmiyor?
Neden... neden... nede..?

Saturday, May 1, 2010

ah nerde o gunler...

Cinli anne, kocamin cok sansli bir adam olacagini soyluyor! Soyledigine gore cok caliskanmisim.
Sabah evi gormeye gelen cocuk gelmeden once evi temizledigim ve bulasiklari yikadigim icin soyluyor bunlari! ah su eski kadinlar... nerdee bu zamanda oyle ev isi yapan kadinlarla evlenmekten zevk alan erkekler...
haaaa bir de butun hayatim boyunca oturup ev isi yapsam kafayi yerim orasi da ayri bir konu! daha simdi issizlikten sikintilardayim. is bulursam butun yaz calisicam, tatil yok bana!

Things I like today!




Today I liked my roommate's mom!
And I think she liked me too.
I liked a pink shirt. It has a little black hat pattern printed on.
I liked my sandwich; roast beef, parmesan and some greens. Delicious.
I liked some hot pink-orange gardener shorts.
And I liked Penelope's company.
I liked the baby who rolled her world ball to me,
She then brought all her baby pastes to me!

And today I liked a guy!
I mean, I really liked him.
It was one of those moments that I knew,
I would like him even before he approached to meet me!
His name is Constantine.
Like 'Istanbul!'
I thought to myself,
No, no... it's not "like" Istanbul,
It's the old Istanbul!
Well...
Actually Constantine means stable, like constant!
But that's not the point.
The point is...
I liked a tall, blonde, German guy,
Who is totally out of my usual type.
I mean the guy is tall and blonde and German looking,
I can't be attracted to him!
Can I?
I think I liked his eyes,
They reminded me some eyes that I longed for once.
Only this time, they were blue.
And I think,
I liked his ugly smile,
Which looked very charming to my eyes!
I liked the energy between us.
And I can't explain you why...

ps. This blog is getting too cheezy. I should stop it NOW! And go back to writing in Turkish!


Friday, April 30, 2010

So let's begin!


So let's begin!

I took a long journey...
A very long one. That started about 5 years ago.
I got on to the plane with a lot of hesitations!
I was carrying a lot of dreams...

As my journey started,
I started to change inside...
I changed my dreams,
I changed my hesitations,
I changed the way I behave,
I changed my language,
I changed my beliefs,
I changed my clothes,
I changed my hair,
And I changed my values...
Little by little,
I changed everything about "me".

Now there's a complete different person
Lives inside of me.
As I call it a "change",
You can call it a "growth".
And you can't realize it since, I am still "me",
But I am now more peaceful and satisfied.
The journey didn't end the way it was planned,
But it's ok.
Now I am open to new journeys and stories.
And as everyone says,
Every ending is a beginning.
So let's begin...

Wednesday, April 28, 2010

Cinli Aile'nin Donusu...

Cinli aile dun aksam cat kapi geri dondu!
Megersem cocugun(!) Yale'le gorusmesi varmis onun icin apar topar toplanip gitmisler!
Donduklerinden beri uyuyorlar - yaklasik 24 saati gecmis bile olabilir -
Bir tek yemek yemek icin ve tuvaleti kullanmak icin annenin kalktigini gordum. Hayirlisi...

Ilerleyen gunlerde soguk bir Turk-Cin savasi seziyorum. Turklerin baslaticagi kesin, Cinliler tembel ne de olsa...

Monday, April 26, 2010

Hep geciken ilham perim!


Tam uyumak uzereyken geldi yine ilham perisi...Saclarindan omuzlarina dokulen pariltilari silkeledi yatagimin ustunde. Her yer altin rengi kucuk pariltilarla kaplandi.
"Hic de dusundugun gibi kaytarici degilim ben!" diye cikisti hemen. Daha bir "Iyi geceler!" bile dememisti. Bos bos baktim suratina. Neden bahsettigini biliyordum.
"Hep gec kaliyorsun ama...Ben seni sabahlari cagiriyorum, sen kalkip 12'den sonra dusuyorsun yastigimin kenarina!" Bir sure sessizce baktik birbirimizin gozlerine, sonra lutfedip konusmaya karar verdi kendisi.
"Belki de calisma saatlerini bana gore ayarlamalisin!" dedi. Minik cebinden cikardigi pembe tirnak torpusuyle pariltili tirnaklarini torpulemeye baslamisti. "Biliyorsun yuzlerce insanin pesinden kosuyorum...Her gun baska fikirler, baska hayaller dagitiyorum. Mesgul bir periyim ben! Sense butun gun ne yapsam da bu gunu iyi degerlendirsem diye dusunuyorsun!"
"Cunku butun gun gelmeni bekliyorum...Canim sikiliyor seni beklemekten, bosa zaman harciyorum!"
Basini torpulemekte oldugu tirnaklarindan kaldirmadan, umursamazca devam etti kucuk peri. "Eh iste burdayim simdi, yararlansana benden. Fazla zamanim yok bak!"
Bu tavri hic hosuma gitmiyor bu perinin. Sozde ilham perisi olacak bir de. Yatagin icinde ona popomu donuyorum. "Ben uyuycam simdi, sonra konusuruz." Iki gundur yanima ugramadigi icin kendisine darginim. Guzelim yagmurlu havayi harcadim onun yuzunden. Yarin gunes acarsa kendisi hic gelmek istemez zaten, gelse de ben onu dinlemek istemem.
"Sen bilirsin o zaman, senin kaybin!... Belki ruyalarinda gorusuruz. Zamanim olursa ugrarim." diyip, piriltili bir toz bulutu icinde kayboldu sonra. Altin piriltilarinin durmadan torpuledigi tirnaklarindan ciktigini dusunmeye basladim.

Sunday, April 25, 2010

Agir Fanatik Cinli bir Aileyle Yasamak

Sakli sehrin onunde Cin 2009

Ev arkadaslarimin Cinli olduklarindan bahsetmis miydim? Cin'e gittigimden beri Asya kulturune daha bir anlayisla yaklastigimdan bu durumdan sikayetci degildim.
Evet, yan odada kalan kiz, bagira bagira duymaktan hic hoslanmadigim bir dilde 7/24 telefonda konusuyordu,
Evet, buzdolabi agizina kadar tika basa yenmemis yiyeceklerle doluydu,
Evet, sabahin korunde kiz agizindan cigerlerini tukurecekmis gibi sesler cikararak bogazini temizlemeye calisiyordu,
Evet, oturma alanimizi depo gibi kutularla dolduruyorlardi,
Evet, geri donusum icin topladiklari copler bir kosede dag olduktan sonra ben sinirlenip, copleri disari cikarmalari gerektigini soyleyene kadar evin icinde birakiliyordu,
Evet, saclari, kullandiklari 10 bin milyon marka sac kremi yuzunden tuvalette her yere dokuluyordu,
AMA sonucta cok da garip insanlar degillerdi. Belki biraz daha bakinsaydim, daha normal - pardon, daha benim kafamda - ev arkadaslari bulabilirdim. Fakat baskasinin evini isgal ederek daha fazla yasamak istemedigimden, ve bu evde buldugum oda 4 sene New York'ta yasadigim kutu gibi odalardan sonra gozume "penthouse" gibi gorundugunden hic tereddut etmeden "Evet" demistim. Ondan sonraki 9 ay boyunca da, ilk dedigim "Evet" in arkasinda duracaktim.
Hayir, ev bana gosterdikleri gunku kadar temiz tutulmuyordu.
Hayir, temizlikci kadin iki haftada bir gelmiyordu.
Hayir, temizlikci kadin aslinda daha once sadece bir defa gelmisti, ve bir daha gelmesini istiyorsam bunu kendim ayarlamaliydim.
Hayir, dolaplarda benim yiyeceklerime yer yoktu.
Hayir, o 3 aydir yenmeyen ekmekler, belki bir gun yenir diye buzlukta durmak zorundaydi.
Hayir, tencereler yemek pisirildikten sonra bir sudan gecirilse yeterdi!
Hayir, Standford'dan 2 lisans, 2 masterla mezun olan cocuk, sabahlari kulaginin dibinde 1 saat boyunca oten rahatsiz edici alarmini duymuyordu,
Hayir, kizin oda duvarina kutuphane monte etmesi icin cagirdigi adamin gelebilecegi tek saat gece 11di....
Evet'lerle Hayir'lar arasinda kalmis bu evdeki genis, ferah, gunesli ama bir o kadar garip doseli odamdan ise cok memnundum! Ozellikle yan odamda kalan kizin, benden once kaldigi bu odanin bir duvarina usenmeden yapistirdigi kirmizi fon uzerine serpistirilmis garip, orgu motiflerinin sag alt kosesinde oturan boyumdan buyuk altin Thai Buddhasi'yla pek iyi anlasiyorduk. Peki o zaman ne oldu da, su anda bu yaziyi yazmak icin bilgisayar basina oturdum?
Isin acikcasi Stanford'dan 2 lisans, 2 mastera sahip, 30 yasina gelmis ama hala annesinin sozunden cikmayan (kendisine - cok afedersiniz - "lifetime looser" dedigim) cocugun annesi ve babasi bize yerlesti!! Ne kadarligina diye sormayin, inanin ben en kisa zamanda gitmelerini umuyorum! Simdi bu durumda agir, fanatik Cinli bir ailenin ev halini agir, fanatik Turk bir annaannenin ev haliyle karsilastiralim. (Soz konusu anneanne benim anneannem!)

ps. "Agir fanatik Cinli aile" diye bahsedisim, ailenin asiri geleneksel bir aile oldugunu anlatmaya calismaktir!
ps2. Lutfen anlattiklarimdan bu ailenin durumunun kotu oldugu dusunulmesin. Bilakis fanatik Cinli ailenin durumlarinin gayet iyi olmasi, ve bir-iki kusaktir Amerika'da bulunmalarina ragmen boyle yasamalari ortadaki garipliktir!
ps3.Bu post kesinlikle butun geleneksel Cinli aileleri kapsamaz, sadece benim icinde yasadigim ailenin genel durumudur.

+Agir fanatik Cinli bir aile ne kadar kalacaklarini soylemeden bir gun kapida 5 bavul belirirler!
+Agir fanatik Turk bir anneanne ise her zaman ne kadar kalacagini bildirir, yaninda 1 bavul + 2-3 parca kucuk canta getirerek, yukunu boler! Boylece sizi cok esya getirmedigi fikriyle kandirir.

+Agir fanatik Cinli bir aile bavullarini acmaya basladiklarinda, kucuk torbalara teker teker doldurulmus ilac kutulari, torbalara sarilmis veya kutulara doldurulmus bilumum gerekli gereksiz esyalar cikarir. Ev bir anda sacma sapan torbalara doldurulmus esyalarla dagilmistir.
+Agir fanatik Turk bir anneanne ise tek basina, bu konuda 3 kisilik Cinli bir aileyle yarisabilir. Ozellikle yazliktaki eve gidiliyorsa, fanatik Turk anneanne once butun meyveleri kendi kategorilerinde ayri ayri torbalara koyar. Sonra bu torbalarin hepsini bir buyuk torbaya sikistirir, ardindan meyve torbasini cipslerle birlikte baska bir torbaya koyarak arabanin icine yolluk olarak birakir. Yazliga vardiginizda arabanin icinden atilmak uzere 8 tane torba cikar!

+Agir fanatik Cinli bir anne evin icinde pijama vari, salas ve paspal kiyafetlerle dolasir. Pembe plastik terlikler, mavi, zebra desenli bir ust, gri, eski bir pijama alti evin icinde dolastigi renkli kombinasyonlardan bir tanesidir.
+Agir fanatik Turk bir anneanne ise bos buldugu her an ailenin kizlarinin sik terliklerini ayagina gecirir. 50 ve 60'lardan kalma moda zevkiyle evin icinde misafirler oldugu zaman hep zevkli giyinir. Mavi terlikleriyle, uzerinden hic cikarmadigi mavi yeleginin renk uyumu dikkat ceker!

+Agir fanatik Cinli bir aile, pazar sabahi, evde yasayan sinir bozucu Turk kizi, sabahin korunde bulasiklari yikamak uzere mutfaga girip "cat, cut" bulasik yikama sesleri cikarana kadar uyanmazlar.
+Agir fanatik Turk bir anneanne ise sabahin 7'sinde namazini kilmis, kopege yemegini vermek uzere asagi kata piti piti inmektedir.

+Agir fanatik 3 kisilik Cinli bir ailenin kaldigi odadan garip evsel -benim burnuma pek de hos gelmeyen- kokular yukselir.
+Agir fanatik Turk bir anneannenin evi ise her zaman gul parfumuyle karismis, eski esya kokar. Bu koku beni hep 3-4 yaslarima geri goturur. Turk bir anneanne hep guzel kokar, hep guzel kokar!

+Agir fanatik Cinli bir aile eve yemek istediklerinde odasindan hic cikmayan Turk kizini da davet ederler. Turk kizi Turk yemegi istedigini soyleyerek, tekliflerini kibarca reddeder.
+Agir fanatik Turk bir anneannenin yemek teklifini cevirmek ise sanildigi kadar kolay degildir. Agiziniza bir lokma attirmadan odanizin kapisindan kaybolmaz!

Sonuc olarak 2 gundur birlikte yasamakta oldugum agir fanatik Cinli aile bana biraz agir fanatik Turk anneannelerini hatirlatsa da, ya anneannem sanildigi kadar fanatik bir Turk olmadigindan, ya da agir fanatik Cinli aile, 2 kusaktir Amerika'da yasiyor olmalarina ragmen agir fanatikliklerini koruyabildiklerinden, evime yerlesmis olan bu yasli insanlarin bu kadar geleneksel olabilmelerine sasirmis durumdayim. Hele ki gidip kendilerine otel tutabilecek durumlari varken, gelip de ogullarinin 4 metrekarelik odasinda, koltuk ustlerinde uyuyor olmaktan hic rahatsiz olmamalari beni daha da bir sasirtmaktadir!

Bilginize...