Sunday, December 20, 2009

eskiden gun huzurla baslardi.

Eskiden uyandigim kislar daha bir ozeldi

Daha teknoloji evlerimizi ele gecirmemis o zamanlar.

Uyanilan buz mavisi sabahlar bize kalirdi yani.

Bir seyler yetistirmem lazim diye telaslanmalar yoktu

Yatakta don donebildigin kadar!

Gozlerim kapali biraz oylece yatardim bazen

Camin arkasindan fisildayan kis sesleri icimi huzurla doldururdu

Yan odada uyuyan anneannemin hafif hareket seslerini duyardim

Her sabah erkenden kalkip namaz kilardi

Simdi dusunuyorum da ona gun boyu calisma enerjisi veren

Kildigi dort vakit namazlardi.

Basimi uzatip kapi araligindan hafifce onu gozetlerdim

O arada arka bahcemizde vakit geciren karga surusu havalanir

Beyaz bulutlarin ustunde murekkep gibi iz birakirdi

On bahceden duyulan kopegimizin sesi

Buz mavisi havayi bicak gibi keser, beni gune cagirirdi.

Yalinayak merdivenleri seke seke asagi kata inerdim

Merdiven kenarindaki camlardan suzulen gun isigi renkli camlara carpip

Duvarlari pembe yesil renklere boyamis olurdu

Boz mutfak caminin arkasindan benim mutfaga girmemle birlikte

Her zamanki sevgi gosterisine baslardi

Arkamdan gelen pitir pitir ayak seslerinden

Anneannemin namazinin bitmis oldugu anlardim.

Ve gun huzurla baslardi.

Saturday, December 19, 2009

Wednesday, December 16, 2009

sevdigim seyler


Marzipan! -badem ezmesi-
Patronum
Simli kilotlu coraplar
Turuncu, siklemen pembe ve sari uclemesi
Cukulata kapli sutlu dondurma
Kahverengi deri
Uyumak
Anti-gravity yoga
Elbiseler
Kucuk parlak tuylu kopekler


Tuesday, December 15, 2009

Marzipan


Ben bunlara bayildim!! Marzipan tutkum kisla birlikte geri donduu!! Yasasinn badem ezmesii!!


Tuesday, December 8, 2009

tanimadigim sevgiliye mektup...

Sevgilim,
Merak ediyorum beni seni bekledigim kadar bekledin mi..
Sonsuz gibi gelen gecelerde seni yanimda istedigim kadar
arzuladin mi beni?
Yasanmis butun asklari tuketip,
geride kalmis sevgilileri bir bir kalbine gomup
bana dokunulmamis bir kalp ayirabildin mi..
gozlerim kapali, sana bakiyorum bazen,
ve merak ediyorum hissedebiliyor musun ellerimi?
Yada hic gormeyi istedin mi kalbimi?
sevgilim,
gelicek bahar ne zaman? 


Monday, December 7, 2009

Bok Haftasonu





Igrenc bir hafta sonu gecirdim. Bu kadar kotu olamazdi yani. Aslinda cok kotu degildi ama sacmasapan seyler yaptiginiz zamanlar olur da sonrasinda uzulursunuz ya ayni oyle hissettim. Aslinda hafiften de hosuma gitti, hata yapmayali uzun zaman oluyordu. Kendimi yeniden insan gibi hissettim yani. 

Gereksiz olaylar silsilesi cuma aksami benim dus alip Maskalarla bulusmak uzere evden cikmamla basladi. Zaten kafam birileri yuzunden son zamanlarda yine allak bullak bir durumda, "sonumuz hayrolsun bakalim bu aksam ne olucak?!" tarzinda dusuncelerle bir kere daha evden ciktiktan sonra yine her zamanki gibi kalbim kic ustu yere yapisti. Ortada bir sey yok yani, benim olmayan seyleri var gostermekte de ustume yok galiba. Bu kacinci oldu hala ogrenemedim beni arkadas olarak sevenlerle, baska gozle sevenlerin nasil baktigini. Yine bir sey olmadi, ben hafif ona sinirlendim. 

Dusumuz tikandi sonra, cuma aksami. Borulardan sular cikmis, kuvetin icinde igrenc kahverengi bir su tabakasi olusmus. Life time loser en arkadasim sabahin korunde bir de o kuvetin icinde dus almadi mi, benim tepem iyice atti! 

Onun disinda Natowskiye biraz sacmalamadim. Bence tamamen haksiz degilim, ama o alttan aldi diye bnde alttan aldim haliyle. "Biz"imle ilgili saka yapmiyomus, sakalar benim kafamdaymis. Ona da hadi tamam dedim. Bu da yarim dogru yarim yanlis belki de dogrudur hakikaten ben aligada secicilik yapiyorumdur. Neyse aman bu senede bu defteri kapatmis olucaz en azindan icim rahat, gozum disarda. 2010'a kaldi butun dilekler yine! 

Friday, December 4, 2009

You might not be mine!


Her zamanki gibi... this goes for someone! 

Tuesday, December 1, 2009

onun dogum gunu..




Bugun dogum gunun..
Hic unutmam sandigim bir tarih yani.
Hani hic kimseyi senin gibi sevemiyecektim,
Hani baskasini kendi ruhumdan hissedemezdim..
Hayalinden ayrilamiyacagimi dusundugum insan,
Hayatina baskasi girse kahrolucagimi dusundugum insan,
Hic bir seyim olamamis, 
Ama tum kalbimin sahibi olmus insan,
Bugun senin dogum gunun,
ve ben seni coktan unutmusum..
Dogum gunun kutlu olsun,
birlikte geciremedigimiz gecmiste kalan nice senelere! 
Sevgilerle..

Monday, November 23, 2009

eski resimler, yeni dusunceler!



Bunlari buldum bugun Nyu ya application yaparken. Bir anda icimden kurcalamak geldi. Iyi ki gelmis, bugun creatifligim ustumde galiba!! (cok da alcakgonulluyumdur haha :))

incomplete stories of strangers

bir gun bole bi hikaye yazicam. hatta uzun film filan olucak. the world, me and strangers in detayli versiyonu olarak.

kara kedi ak kedi

Saturday, November 21, 2009

Rise-Fall photo gallerisinden


Bakin bakin, benim Rise-Fall event deki resmimle muthis bi resim cekmisler!!! :) 


Sunday, November 15, 2009

Unusual you



Bir sarkida baslamisti hersey, bir sarkida bitti.
Unusual you...
Kalbim kirik degil ama burkuldu biraz galiba, 
Canim da acidi gibi hafif. 
Ilginc aslinda kirilmiyacagimi dusunuyordum.
Camdan kalbim yavas yavas kalinlasmaya baslamisti halbuki,
Dusse de kirilmazdi artik.
Eski duygular parfum gibi icine hapsolmuslardi,
Guzel kokular sacip aklimi basimdan alamazlardi.
Yada ben oyle sanmistim,
Hayat yine oyun oynadi yani.
En guvenilir secenek yine en ise yaramayani cikti,
Kalbim kirilmaz bu sefer sanmistim.
Kirilmadi da zaten, burkuldu birazcik.
Icimi bir huzun kapladi nedensiz.

Thursday, November 5, 2009

Radio Woodiee


Aslinda bunu MTV nin Woodie Award'lari icin yapmistim. Ama secilmedi anlasilan. hehe...


Rise and Fall


Uzun zamandir yazmamisim her zamanki gibi. Bugun Rise and Fall eventine katildim. Bu Berlin duvarinin yikilmasiyla ilgili duzenlenen bir sanat ve muzik festivali icin bir illustrasyon gondermistim. Secilen eserler - ki bence her gondereni seciyorlardi, digital bir sekilde dj in oldugu barda gosterilicekti. Bakalim sanat eserlerimizi nasil gostericekler diye Brooklyn'e gittik Menzer'le. Ben sahsen buyuk bir galerinin icinde buyuk ekranlarda, muzik ve iciceklerle gosterirler diye bekliyordum. Kucuk bilgidin 20 tane digital cercevenin icine yukleyip normal bir barin masalarinin ustune koymuslar sergiliyorlarmis. Sahsen biraz hayal kirikligina ugramadim degil. Ama olsun.. Bir seye katildim, ulkenin bir kac yerinde gosterilicek mi, gosterilicek. Hic yoktan iyidir! Simdi onumde oteki projeler var. Insallah bir kac projeye daha katilma firsatim olur. Rise and Fall event'i  burdan gorebilirsiniz. 




Thursday, October 22, 2009

Yine bir takim gariplikler.




Hayat cok garip aslinda. 
Surekli akan bir suda, ayni tas olarak kalmaya calismak garip mesela.
Insanin degistigini fark etmesi garip,
yada bu kadar degisime ragmen hala ayni savunmasiz cocuk oldugunu fark etmek garip. 
Zamana yetisememem garip, 
hic yetistim mi daha once onu bile hatirlamiyorum.
Bu kadar insanin arasinda hala yanliz kalabilmem de garip,
yada bir cogu insanin beni begenirken, aslinda kimsenin beni begenmemesi garip.
Insanlarin tahmin ettikleriyle, gercekler arasindaki kucuk ucurumlar da ilginc mesela,
birinin dusundukleriyle otekinin algiladiklarinin farkli olmasi da garip.
Iletisim kurulabilicek her turlu platform saglanmisken
insanlarin iletisim ozurlu olmasi garip. 
Bosu bosuna yiten, aska donusememis sevgiler garip. 
Hayallerin git gide gerceklere yakinlasmasi garip...
Bir kadin tarafindan tacize ugranmis olmak garip...pek de degil aslinda
istekler ve dusunceler arasindaki bosluklar garip. 
hayalleri gerceklestirmis olmak garip,
hayalleri gerceklestirememis olmak garip.



Monday, October 5, 2009

Melekler ve Seytanlar






Tanri hayattaki herseyi dengeli yaratmis demek ki. 

Atese karsilik su yaratmis, sondurulmesi icin,

Topraga karsi hava, soluyabilmek icin.

Melege karsi seytan yaratmis, 

Iyinin kotunun ustesinden gelicegini bildigi icin.

Sonra dunyadaki insanlari ikiye bolmus, 

Dogan her 1 melek ruh icin 1 seytan ruh uflemis iclerine. 

"Hadi bakalim" demis, "Kim kimi kendi yoluna sokucak?" 

Ve baslamis dunyayi izlemeye.

Kimi melekler seytan ruhlu bebekler dogurur olmuslar,

Kimi seytanlar melek gibi cocuklar buyutmus,

Kimi dayanamamis terk etmis etrafindakileri seytan olduklarindan,

Kimi melekler sabirla seytanlarin melek olduguna inanmaya calismis

Ve dunya yavas yavas kararmaya baslamis,

Iyiler direndikce, kotuler artar olmus,

Dunyanin kotuye gitmesinden hic de hoslanmayan Tanri

Sonunda kendini yeniden Dunya'ya karisirken bulmus.

Melek ruhlari cogaltip Seytan ruhlari azaltmis,

Yine de bakmis seytan kazaniyor,

Sormus meleklerine "Ben nerde yanlis yaptim?,

Bu kadar mi zordur Seytani evinden etmek?"

Melekler hepbir agizdan cevap vermisler,

"Tanrim, zor olan seytani evinden etmek degil,

Asil zorluk,

Yaratirken ikiye boldugun tek candan

ustumuze dokulen seytani cikarmaktir,

Beyaz boyaya dokulmus bir damla siyah bile

Beyazi gri yapar,

Siyahin icine dokulen beyazsa,

derin boslukta kaybolup gider!"

Tanri dusunmus..dusunmus, dusunmuss...



Thursday, October 1, 2009

Icimden gelenler


        
          Icimden cok sey yapmak geliyo bu aralar blog! Haha. ilk defa sana hitap ettim bilmem farkinda misin?! Bende peanut butter okuya okuya onun gibi yazmaya basliycam galiba. 
Cok sey geliyor icimden, yapilicak cok sey varmis gibi geliyor ama oturunca yapmaya bir turlu yapamiyorum. Yada yapmam gereken seyleri normalde yapabilcegimin 2 kati zamanda bitiriyorum! Hic degilse birseyler yaziyorum, ciziyorum, boyuyorum diye dusunuyorum. 
Bu aralar ask konusunda sansliyim galiba birazcik! Artik daha acik oldugumdan etrafimda erkekler dolanmaya basladi. 
         Bugun Moma'ya gittim. Artik bu surekli bir seyleri taklit ederek bi yere gelme fikrimden vazgecmeli ve icimden ne geliyosa onu yapmaliyim. Zaten onu yapabildigim zaman insanlar yaptigim isleri begeniyorlar. Illa sole olsun, bunun tarzinda gorunsun diye dusununce kimsenin yaptigim seyleri takdir ettgi olmuyor cunku haliyle zaten daha once yapilmis, hatta inanilmaz iyi bir haliyle yapilmis olup da, benim yaptigim kici kiytirik kaldigindan dolayi ise yaramiyor. yarindan itibaren daha kendime has seyler yapmaya basliycam! Bu aralar kitap okudugumdan yazim da gittikce iyilesiyor galiba. Dusunme acisindan da daha bir ozgur takilmaya basladim. Ah biri karsima ciksa hafif de duygularim kipirdansa o zaman patliycam zaten de. hayirlisiii!!!

Wednesday, September 16, 2009

Sacmaliklar

Bu erkeklerin hepsi ayni kardesim, diye klise bi giris yapicam bu gece. 
Tamam sevismeyi ben baslatmis olabilirim! 
Cok iyi vakit geciriyoruz diye hoslanmadigim, cekici bile bulmadigim bi adamin sirf meraktan, nasilsa kimyalarimiz tutmaz (!) diyip dudaklarina yapismis da olabilirim. 
Ama o da durup durupken bir anda barda bana yazmaya baslayip, yercesine olaya oylesine girismis olamaz dimi?
Erkekler hayvan gerci simdi onlarin da hakkini yememek lazim. Beyinleri yerine, islerine gelince "ikinci beyinleriyle" dusunebiliyo olmalarini suclamamak lazim.
Ha bide sonra eve cagrilip gitmeyince de suc yine bizde oluyo yani. 
Sonra sacmalamaya basliyolar iste. 
Birer masum kediye donusuyorlar, sanki hicbir suclari yokmus gibi.
Butun gunahlar kadinlarin basina kaliyor sonra. 
Sanki ben kendi kendime gelin guvey oluyorum, sanki butun dedikoduyu ben yapiyorum.
Sanki ben kendime gelip iltifat ediyorum, herkesin kafasini karistiriyosun diyorum. 
Sanki ben gelip "seni seviyoruz" diye fisildiyorum kulaklarima dans ederken.
Sonra gel de bir de derdini basklarina anlat.
Beyfendinin sucu yokmus.
peeeh! 
zaten hoslanmiyodum bende kendisinden, haftaya opuscek baska erkekler bulurum.
Sanki yeni buldugum saclamamiycak da! 

Thursday, September 10, 2009

Keyifle yasamak




Sikir sikir isiklar. 
Turuncudan maviye kacan bir gun batimi.
Dokunulmamis duygular, 
yasanmamis asklar.
Guzel gulusler,
yukselen topuklar,
boyali tirnaklar var bu aksam!
Ozel bir gunde degil ama,
icimden kahkahalarla gulmek geliyor bu aralar.
Heycan var aksamlarda,
guzel kokulu sabahlar sonra. 
Hele bir de akdeniz sarkilari caliyorsa,
Nasil keyifle yasanmaz bu dunya da! 

Aklimdaki kelimeleri topladim bi koseye,
dokuyorum hepsini teker teker cumlelere.
Biliyorum ki hepsini bosaltacagim gunun birinde,
Yazarim olmayan okurlarima belki bir gun sizi de! 


Wednesday, September 2, 2009

Aklimi kurcalayan seyler var!

Bu aralar movie script okuyup, bos zamanlarimi kisa/uzun/renkli/siyah beyaz film izlemekle gecirmekteyim. Bir yandan da yazicak seyler dusunuyorum. Hani hikaye anlaminda. Ya eskiden daha cok sey gelirdi aklima, yada simdi surekli dusundugumden aklima hicbirsey gelmiyor! Yine birkac hikaye geldi gibi ama daha cooook islenmeleri lazim! 

Tanrim bana bir is bul ennn kisa surede!!!

Monday, August 31, 2009

sasirtici derecede tuhaf!





New York'a sonbahar birden gelir.
Icinizi isitan agustos gunesi gokten cekilmesi, sehre yavas yavas inen soguk sonbaharin yaklasmakta oldugunun habercisidir. 
Bir gunde kaldirilir giyilen yazlik elbiseler, yanik tenli kizlar kisa eteklerin altina, bileklere uzanan renkli taytlar giymeye baslar, aksamustleri omuzlari ortmek icin sallar saklanir cantalara.
Ama hicbirsey New York'a gelicek olan sonbaharin habercisi olan serin ruzgarin yerini alamaz. 
Sinsice girer dusuk belli pantalonlarin belinden, tuylerinizi urpertir. Urperdikce hosunuza gider sonbahar, nede olsa eski asiklar gibidir. Sessiz sessiz sicak gunleri hatirlatmak istercesine kisi fisildar kulaklariniza. 

Son iki haftadir kendime sasiyorum zaman zaman. Bir yandan gurur duyuyorum unutabildigim icin, bir yandan da "bu kadar mi cabuk unutulurmus en buyuk asklarimdan biri oldugunu dusundugum cocuk!" diyorum. Kendisi su an burda. 3 yil ona gelmesi icin yalvarirken, o buraya gelmeye karar verdiginde artik hersey icin cok gecti. Zaten hicbir zaman dogru zaman olmamisti ki! Sadece benim bir zamanin dogru zaman olucagina dair umutlarim vardi. Tabii ki zaman kendi bencil zamanini oyniyacakti bana karsi. Ben vazgectim, o geldi. Ha bana gelmedi orasi ayri. Ama gelip de, benim bu gelis uzerine her hangi bir umut, dusunce, istek, sevgi, beklenti gibi hayallerimin olmamasi sasirtici derece tuhaf! Evet tam aradigim kelimeler iste bunlar; sasirtici derecede tuhaf! 
Ve benim hala ona bagli oldugumu beklemesi...Benim bagli olmadigimi gormesi..ustune bir de baska insanlarla flort edebiliyor olmam..ve bu kisinin o olmamasi..ve benim ona karsi vurdumduymaz kalmam..ki hep o vurdumduymaz olurken..ve benim baskasindan bahsedebiliyor olmam..ve ona karsi hislerimin olmadigini hissedebilmesi..ve benim bundan cok ama COK buyuk bir haz duymam..sasirtici derecede tuhaf!

Friday, July 10, 2009

Karar vermek.




Ne yapmaya gelir insan su dunyaya...

Ne zaman verilir karari? 

Ne zaman verir kararini...


Sekiz yasimdan ON sekiz yasima kadar yapmak istedigim seyi bilerek yasadim. Yada daha dogru soylemek gerekirse ne yapmak istedigimi bildigimi dusunerek korkusuzca yasadim. Sonucta kararlar sekiz yasindaki ben tarafimdan verilmisti, hersey plana gore uygulaniyordu, hayat keyifliydi. 


Sonra bir gun, yine diger gunler gibi gunesli ama serin bir gun icime bir suphe dustu. Tam da gunesli gunde etraf piril pirilken bulutlarin bir tanesinden kopup gelmis cam gibi keskin bir kartanesi  gibi kondu kirpiklerimin ucuna, takili kaldi orda. Kirpistirdim gozlerimi, net gordugumu sandigim gelecegimin hafif bulaniklasmaya basladigini hissettim sanki. O arada agzima attigim ve tadindan zevk alarak yutmaya calistigim son cilekli cheesecake parcasi da bogazima takildi. Oksurdum, oksurdum, oksurdum. Insanlar donup bakmaya basladi bana. Cheesecake bogaz duvarima yapismisti, hava sicak ama rugarliydi ve kirpiklerime yapismis kar tanesi dusmek bilmiyordu. Sonra baktim insanlar usumeye baslamis etrafima. Ellerimi uzattim yardim beklercesine...Baktim suratlarina, "Hadi" dedim, "Ne duruyorsunuz!!? Yardim etsenize...dokunsaniza...yol gostersenize!". 


Insanlar etrafimda durup beni izlemeye devam ettiler. Bazilarinin "Birileri sirtina vursa su kizin" dedigini duyar gibi oldum, digerleri "Su ic, su ic" dediler. Kimse dokunmak istemedi, yada kimsenin dokunmasina izin vermedim. Sonra kararimi verdim, son bir oksuruste cikardim cheesecake parcasini bogazimdam. Gozlerim oksurmekten goz yaslariyla dolmustu, ellerimle savurdum goz yaslarimi. Etraf bulaniklasmisti. Hala bana etraftaki masalardan bakan birkac cift goz vardi. Sonra tanidik birkac yuz sectim aralarindan, annemle babami gordum gibi oldum. Hatirladim, bana bagiran birkac kisiden birkaci onlardi. Gelip yanima oturdular, ellerinde kendi pastalari ve kahveleri. Gozlerim hala bulanik goruyordu, gozume kacmis kar tanesi etrafi bulaniklastirmisti. Ovusturdum sonra gozlerimi, kafami kaldirip gunesi gormeye calistim yeniden. Hava kapanmisti. "Nasil yani?" dedim, "Bu kadar cabuk mu gelir belirsizlik!" Babam yuzumden neler hissettigimi anlamis gibi "Hava sabahtan beri kapali!" dedi, "Ne yapmak istersin gunun geri kalaninda?" 

Keyfim kacmisti, suratimi astim, "Hic!" dedim. "Ben eve gideyim, siz gezmeye devam edin" 


"Evinden ciktin artik Nurbanu!" dedi, "Nereye gidiyorsun?" 

"Bilmiyorum Baba" dedim. "Bilmiyorum..." Gunesim bulutlarin arasina saklanmisti. Acaba ne zaman cikardi ki? 

Wednesday, May 20, 2009

Mezun olmaaak!



Yarin mezun oluyorum...
Tahmin ettigim kadar buyumus degilim aslinda, ama buyumek bana yakisiyor diyebilirm.
Yan odada ev arkadasim yarinki konusmasina hazirlaniyor,
Boynumda hafif bir agri var, son bi haftadir gecmedi diyebilirm.
Ehh, sokaktan caldigim koltugun ustunde uyumamin da bunda buyuk etkisi var heralde.
Cin'e gidicek esyalar hazir! desem de inanmayin,
Ev hala alt ust vaziyette, babamlardan alicagim bavulu bekliyor.
Esyalar hala kirlide, artik yarin obur gun yikamam sart!
Hala reel'imi yapamadim. Icimden pek de yapmak gelmiyor.
Ev arkadasim hala "You know you are a CD(communcation and design) student.." tarzinda cumleler kuruyor,
Ev dolu kutular ve sacilmis esyalarla dolu.
Uykum var, icimden bir seyler yapmak da geliyor ama bu sehirde, su anda degil.
Galiba koltuguma gomulup uyuycam simdi.
Ama once dus almam lazim. Sacimi da yikasam mi ki simdi? 

Tuesday, May 19, 2009

Aklimi kurcalayanlar..

Bu aralar aklimi cok kurcalayan sey var. Yeni bir sayfanin acilmasinin yaklasmasi nedeniyle oldugnu dusunuyorum. Icim genelde kipir kipir bir turlu uyuyaim gelmiyor ama bir yandan da butun gun uyumak istiyorum. Hadi biraz liste yapalim.

1.  Bir seyi cok isterseniz olur mu? Hadi oldu diyelim, sonuclarindan memnun olur musunuz? 
Be careful what you wishing for diye bosuna dememisler. 

2. Onu cok istesem benim olur mu? Bir kere elimden kacirmisim, hic gerek yokken geri gelir mi? Gelse ben yine ister miyim? Eh isterim haliyle, bosun diil bu hayaller. 

3. Bir insanin yeni hedefler koymasini ne tesvik eder? Yeni hedefler koysam bunlara ulasabilir miyim? Hep A'ya gidiyorum derken B'ye giden bir insanim ama hep gittigim B den de memnun kalmisimdir. Acaba bu A icin yeteri kadar calismadigimdan mi yoksa kapasitemin yetersizliginden mi kaynaklanir?

4. Seneye nerde yasarim? Ev arkadasi bulabilir miyim? 

5. Kim beni ise alir? Niye alir? Ben hicbirseyi duzgun yapamam ki...Darmadaginik bir kafam vardir. Isin kotusu darmadaginik olmayi 3 sene once Tanri'dan bizzat ben istemisimdir. O da benim aklimi dagitmistir. 

6. Universte cuppesinin icine ne giyilir, daha onu bile bilmeyen bir insanim!

7. Bir ev/oda/yasama mekani nasil toplanir? 

8. Nasil yeniden okumaya/yazmaya baslanilir? Nasil dagitilmis kelimeler toplarlanir? 

ahh cok darmadaginigim ben..

Wednesday, May 13, 2009

Tesaduf..



     Bugun basima cok komik bir olay geldi!! Iyi ki geldi, ben tesadufleri cok severim. Eskiden daha cok tesaduflerle karsilasirdim, insallah yine "Tesadufler zamani"m baslamistir. Hayat tesaduflerle daha guzel!!! :)

     Gecen hafta Cin konsolosluguna gittigimi yazmistim. Orda sirada bir kadinla tanisitigimi da. Cok seker bir kadindi, bana kocasini, cocugunu, icinde bulundugu Cin-Amerika-Isvicre de yasama dilemmasini ve is imkanlarini anlatmisti. Sonra neden acaba kadinin emailini almadim yada adini ogrenmedim diye icime oturmadi degil. Hani olur ya bazen insanin kani isinir, aynen oyle olmustu. Bugun yine Cin konsolosluguna gittim bu sefer vizeyi almaya. Tamam ben hayatimda bu kadar duzensiz bir konsolosluk gormedim, ama bu kadar kalabalik bir konsolosluk hic gormedim. Herkes heryerden atliyip, ustunuze cikmaya calisiyor, biri omuz atiyor, birileri ilerde cince bagiriyor, otekisi berikisinin onune gecmeye calisiyor, baya paldir kuldur bir ortam. E tabi haliyle insan Amerika da olunca boyle bir mekan sasip kalivriyor allah allah bu insanlar nerden geldi diye! Neyse bu sefer de arkamdaki adam benimle konusmaya basladi artik siranin baya sonlarina gelmistik. 
       "Nerde okuyorsun?" "nereye gidiyorsun?" "Ne yapiyorsun?" filan gibi sorular sorulduktan sonra durda "Aaa ben seni taniyorum!" dedi. HOnk! diye kaldim isin acikcasi, ne alaka?! seklinde. Sonra "Sen benim karimlar tanismissin gecen hafta, benim vizemi birakmaya gelmisti!" dedi. "Aaa" dedim "Sen yoksa su Beijinge tasinmayi dusunen, 8 yasinda oglu olan adam misin?" Guldu, "Evet" dedi. "Karim sana benim Cinli Muslumanlardan oldugumu da soylemis galiba!" dedi. "Evet!" dedim. Baya bir gulustuk. Sonra yine hayatlarimizdan konusmaya devam ettik. Iyi ki adam benim adimi ve telefonumu sordu! Yoksa benim hic aklima gelmezdi! Halbuki ben cok severim boyle tesadufleri, hic belli olmaz ilerde kiminle nasil bir baglantimiz olabilicegi! Hemen bu aksam adama email atiyim hatta unutmadan. Bana Beijing de yasiyan bir kizdan bahsetti, o da non-profit organizationlarda calisiyormus graphic designer filan olarak. "Ona da soriim zamani olursa bulusabilirsiniz belki!" dedi. Cok hosuma gitti. Boyle insanlari cok seviyorum, cok acik sozlu ve iyi kalpliler. Bir de ikisi de Stanford'dan Computational Biologyden mezunlarmis! Bana birilerini hatirlatti haliyle! Iyi oldu, basim agriyordu, bir sureligine gecmis oldu hic diilse! 

Tuesday, May 12, 2009

Eski asklarim..


    Bugunlerde aslinda pek cok sey dusunuyorum...Genelde hayat hakkinda. Hayatim ve gelecek hakkinda.Aslinda cok da dusunmeye gerek yok, nasilsa daha dusun sonuna gelmeden gercegi gelmis oluyor. Bugun de metro da taaa ortaokulda arkadasimin aski olmasina ragmen cok deli asik oldugum ve sonra Tanriyla ilk defa kumar oynamama sebep olan kisilige cok benzeyen bir cocuk gordum. Gecenin bir vakti olmasina ragmen, sanki oglen 12ymiscesine kalabalik olan vagonda tam hos, bizim yaslarimizda, telefonuyla oyniyan bir kiz ve yasli bir adam arasinda oturuyordu. Saclari 15 yasindaki askimin saclari gibi saridan kullu sariya caliyordu. Metroya girip tam karsisindaki kapilara yaslandigim anda ayni anda fark ettik birbirimizi. Bu gun kisa bir short ve altina giydigim siyah kilotlu coraplar, siyah beyaz cizgili ayakkabilarimi on plana cikariyordu. Herkes onun gibi ayakkabilarimdan basliyarak saclarima kadar beni suzmekteydi. Butun gun bu durumdan cok memnun olmama ragmen gecenin bu vaktinde bacaklarimdan beni suzmeye baslayan erkeklerle goz goze gelmekten pek keyif almiyordum. Nitekim onunla da goz goze gelmedik. Bakistik bir sure, bakismadan. Sonra kendisi yandaki kizin cep telefonunda oynadigi oyunu izlemeye daldi. Ben de suratindaki kivrimlari seyredebilecek zaman buldum. Aslinda hos buldugum bir surat degildi karsimdaki ama cekici buldugum insanlarin karisimlarini gormeye basladim dikkatlice baktikca. Burnundan asagisi hafifce solist Teoman'i hatirlatiyordu. Biraz daha yakisiklicaydi ondan. Ama bakislari aynen benim askimin ki gibiydi. Mavi ve sert bakislari vardi...Uzunca baktim suratina. Hani, belki olur ya, birinin sana baktigini hissedersiniz de donersiniz. Dedim belki hisseder bakislarimi, doner bakar, goz goze geliriz. Belki tanidik gelir bakislari, belki kanimiz cekilir, belki...kim bilir. Donup bakmadi bana. Hic merak etmedi demek ki. Demek ki ben ona kimseyi hatirlatmadim. Demek ki bakislarim o kadar korkak. O kadar sonuk. Sonra o surat aldi beni 8 sene oncesine goturdu. Waaay be! o kadar zaman gecmis mi ilk askimin ustunden. Aslinda askim dedigine bakmayin, hicbiri benim olmadi benim asklarimin. Ne de ben herhangi bir aska ait oldum. Evet bunun icin pismanim belki ama yapabiliegim birsey yoktu. Hayatimda en cok deger verdigim, yada deger verdigimi sandigim seylerden biriydi "Ask". Onu sattim tam 8 sene oncesinde, yerine bir "hayat" aldim. Hayir kendi hayatimi degil, dunyada en cok sevdigim insanlardan bir tanesininkini. Iste o yuzden hic aska ait olamadim. Hic hissetmedim baska birinin sevgisini. Baska duygular yasadim ama. Her askimi baska bir sevgiyle sevdim, hicbiri sonunda benim olmadilarsa da. Ask giderken yanimda sevgiyi birakmisti. Bende hayatimda 2 kisiyi cok sevdim onunla. Ikisi de cok yogundu, cok guzeldi, cok uzucuydu sonunda. Ama hepsi birbirinden farkliydi. Hic kimseyi ayni sevgiyle sevmedim. Hic kimsede ayni duygulari hissetmedim. 
   Sonra gecenlerde bir ara bizim kumarimiz bozuldu Tanriyla. Yada o birakti, aski bana geri vermek istedi. Ask kapimi calabilir gibi oldu, yada ben oyle hissettim. Nedense inanmak istemedim, gercek gelmedi. Ben bir anlasma yapmistim, bunun sonuclari olmaliydi, oyle birden bozulmus olmasi beni korkuttu. Ve ben kapiyi acmadim.. Oturdum kapinin arkasinda, ask burda olsa neler yapicagimizi dusledim. O kapinin arkasinda durmadi tabii, tahmin ettigim gibi kisa bir sureligine gelmisti, ben kapinin arkasinda dusler kurarken o gitti baskasini buldu. Sonra ben kapiyi araladim kendisine bakmak icin. Baktim hala orda. Ama ben hala onu iceriye almaya korkuyorum. ve kapiyi tam acmaya karar verdigimde biliyorum o coktan cekip gitmis olucak, getirdigi cicekleri de yanina alarak. 
    Ve benim duragim geldi, son bir kez baktim. Hala kizin oyununu izliyordu...

Thursday, May 7, 2009

Kucuk parlak his topcuklari...



         Kucukken ne istedigini bilen bir cocuktum. Mavi mi, sari mi denildiginde "Pembe" diyebilirdim yani..Yada "Muz mu, mandalina mi?" dendiginde "Mandalina" derdim. Arkadas secme konusunda da baya iyiydim acikcasi, hala da bu konuda olan hislerime cok guvenirim. Bir insanla 5 dakika zaman gecireyim, hemen iyi arkadas olup olamiyacagimi anlayan biriyimdir. Insanin hayatta her hangi birsey secerken hissettigi "titresimler" cok ilginc aslinda. Mesela neden ben kuccukken hep pembeyi secmisimdir? Bu ogrenilmis bi secilme midir, yoksa pembe benim icin bir sey ifade ediyor mudur? Yada neden 3 yasimdaki en iyi arkadasim "Pelin" mis de "Yaprak" degilmis. Bu tamamen insanin yetistirilmesiyle alakali midir yoksa icimde bir yerde parlayan kucuk his topcuklarinin renkleri Pelin'in his topcuklariyla ayni renkte mi mesela? 
         Aslinda biraz da ikisinin karisimi diye dusunuyorum. Insan kendi yetistigi cevrenin fikrinde secimlerde bulunurken yada ayni telden calan insanlarla birlikte olurken, bir yandan da icimizdeki kucuk his topcuklari bu kisinin veya fikrin dogru olup olmadigina o anda karar verebiliyorlar. Ozellikle mantiginizi geriye attiginizda bi his topcuklari kendilerini daha da belli etme eyleminde bulunurlar. Simdi size bunu iki ornekle aciklayayim...

        Dun aksam metroda basima hafif travmatik bi olay geldi. Benim genelde koruyucu meleklerim genellikle (annemin dualari sayesinde!) etrafimda dolasip beni soguk ve karanlik dunyadan korurken, dun aksam melekler ve ben hafiften soka ugradik! Allahtan yine beni yanliz birakmadilar, ama yine de insanin etkilenmemesi ve olayi yeniden dusunmemesi elde degil. Fazla uzatmadan konuya geciyorum hemen, gecenin bir vakti yine okuldan donuyordum dun aksam...Saat 1 - 1:30 sulariydi, ama New York biliyorsunuz uyumayan sehir, o nedenle sokakta ve metro da tek tuk de olsa insanlar vardi. New York da en sevdigim seylerden biri de sokak muzisyenleridir. Bu konuya sonradan deginecegim ama dun aksam ki saksafoncu adama deginmesem olmaz. Genelde ben dilencilere para vermeyen bir insanimdir, hem ogrenci oldugumdan, hem de annem zaten yeterince dilenciye para dagittigindan. Ama dun gece, o saksafon calamayan adama icimden cikarip butun parami vermek geldi. Dedim ya hani su icimizdeki his topcuklarinin bir seyin bir sekilde yapilmasini hissettigi gibi. Sadece 5 dolar verdim kendisine, ama o kadar vermek bile beni memnun etti. O zamandan basladi zaten icimdeki kucuk parlayan toplarin etrafa daha duyarli olmasi. Uzun bir bekleyisten sonra metro geldi. Kapilar acildi, karsimda benim yaslarimda yada biraz daha kucuk bir erkek etrafa pis pis bakarak oturuyordu. Icimdeki parlayan toplar bir anda mora donduler "Umarim bu cocukla bu vagonda yanliz degilimdir" diye dusundurttuler beni. Sonra iceri girdim, baktim bir suru insan var. Gittim, cocugun karsisina oturmamaya ozen gostererek, kendime ortalarda bir yer sectim. Metro "Local" gidiyordu, haliyle onumde bi 20-30 dakikalik bir yolculuk vardi. Cocuk bir sure sonra kalkti, beni gecip biraz ilerde subway mape bakti, sonra geldi benim karsima oturdu. Ben tabii hicbir sekilde kendisine bakmamaya calisiyordum. Icimdeki parlayan toplarda yavas yavas siyaha donusmeye baslamisti zaten. Bir sure sonra cocugun hafif hafif bi isler karistirdigini fark ettim, soyle gozlerimi kaydirmamla karnima yumruk yemis gibi oldum resmen. Cocuk cikarmis cinsel organiyla oynuyordu. Vagonda yaklasik bi 10-15 kisi vardi, birsey yapmasi soz konusu degildi, muhtemelen kendi capinda sapik bir insandi ama yine de beni cok rahatsiz etti. Ben de once cantami karistirdim, sonra gittim subway mape baktim, oteki kapi tarafina gecip oturdum. Ben kalktiktan sonraki durakta cocuk indi zaten, bir an icimden ya yanimdaki kapidan geri binip gelip yanima oturursa diye gecti. Ama sonra cocuk gitti allahtan. Bu arada vagonun bana uzak tarafinda bir cocuk beni kesiyordu, ama o anda kendimi o cocuga accayip yakin hissettim, karsimdakinden sonra. Benim indigim durakta indi o beni kesen cocuk, karnimda hala bir agri vardi gordugum olay karsisinda. Sonra aklima bu olayin benzerini 5-6 yaslarimdayken yasadigim ama cocuk oldugum icin pek farkina varmadigim geldi. Halbuki o zaman da o kucuk parlak his topcuklari beni ve benden 2-3 yas kucuk bir arkadasimi resmen kimse fark etmeden apartmanda tecavuze ugrama riskinden kurtarmisti. Aslinda gazete hep kucukken cinsel tacize ugramis insanlari okuyunca uzulurum, kimsenin basina gelmesin diye. Cok sukur benim basima travmatik hicbir olay gelmedi, ama simdi fark ediyorum ki etraf cinsel sapiklarla dolu ve hemen herkesin boyle bir hikayesi var. Cok uzucu... Hem kucuk kizlar, hem onlarin ebeveynleri, hem gelicekteki sevgilileri, esleri icin. 
Allahtan hepimizin icinde o kucuk parlak toplardan var, bir de insanlar onlara daha cok kulak vermeye baslasalar!

       Ama her zaman kotu degil tabii ki hayat. Mesela bugun yine parlak toplarim sayesinde benimle Cin'e gidicek olan gruptan Sile'li bir kizla tanistim, ve icimdeki toplar hemen pembe olup "Sen bu kizi seversin cok!" dediler. Hemen kendisine ayni odada kalmayi teklif ettim, o da kabul etti! Cok sevindim cunku sikici biriyle kalmak istemiyordum, hem de kizin portfoliosuna baktim benimkine cok benzeyen animasyonlari var! Parlak toplar hemen kirmiziya donustu bu sefer heycandan, Cin guzel gecicek bence! :)
     

Tuesday, May 5, 2009

Cin cin cin..ben geldim...



Gittikce yaklasiyorum sona dogru..ama bugun duydugum bir sarkidan da yola cikarak hafif keyfimi duzeltmeye calisiyorum, "every beginning is a beginning of a new ending" . Yani hayattaki her baslangic, yeni bir sonun baslangicidir. Boylece her sonda bir baslangica donusmus oluyor her klise yazida yazdigi uzere. Bugun Cin konosolosluguna tam olarak 17 gun sonra gidecegim Beijing, Shanghai ve denk getirebilirsem Tibet yolculugu icin vize almaya gittim. Gittim ama galiba her konsolosluga gidis benim icim baska bir macera! Yani sirf bu maceralar nedeniyle Turk pasaportumdan ve vize almaktan cok memnunum :) Gerci bu sefer oyle Italyan konsoloslugundaki "renkli" aportamanto" diye konusamiyan tarz da bir gardiyan yoktu evlere senlik ama... Icersi cumbur cemaat Cinli kayniyordu. Isim komik yani bu cinlilerin cogunun Amerikan pasaportu olmasi ve Cin vizesi almaya gelmis olmalari! Baya sasirdim yani, ben olsam Cin pasaportum da olsun isteyebilirdim yani. Onu gectim asil hikaye bu vize alma sirasinda...

Efendim simdi normal konsolosluklarda ne olur? Giren herkes bir numara aliiir, gider numara sirasini beklemeye baslar, sandalyelere oturur vs. Burda boyle bir numara alma durumu yok, sirada bekliyorsun direk. Hadi tamam ona, ama alanin tam ortasinda oturulucak siralar var sen o siralara oturmak icin sira bekliyorsun. Sonra sirasi gelenler teker teker otururken ondeki sandalyelerden sirasi gelenler vize memurlarina gidiyorlar. Eh haliyle arada kalkip 3-5 sira ilersine ilerlemek gerekiyor. Yani sandalya kapmaca misali herkes ikide bir kalkip yer degistiriyor. Arada bir yeni gelmis, basi kesilmis gibi etrafa saldiran hafif ortadan yasliya kacmis ingilizce konusamayan Cin'li teyzeler cikip sandalyelere oturmaya yeltenseler de allahtan Amerikali guvenlikler olaya el atip kadina binbir saklabanlik yaparak siraya girmesini soyluyorlar yoksa kadinin olsi arkasinda kalan kuyruk mensuplari kadina ates fiskiran gozlerle bakip, bir kasik suda bogmaya yeltenebilirler. Zaten aslinda Cince baya cirkin bir dil ya ben bugun yine bunu fark ettim, herkes birbirine bagira bagira konusuyor. Ama ilginc bir sekilde sarkilarda da cok hos gelebildigi oluyor kulaga.

Umarim cin de boyle bir kalabalikla karsilasmam yoksa sinir krizine filan girip ora bayilabilirm. Ben zaten huzur bulmaya gidiyorum haha!





Monday, May 4, 2009

Korkulan an...ve pembe yazilar


Ve sonunda korkulan an geldii...
Nunuowski kendini dunyaya acmaya karar verdi..

      Coook uzun zaman onceydi. Dunyanin kucuk, miniminnacik kosesinde, cilekli pasta gibi pespembe bir evin icinde yasardi Nunuows. Yatagi, koltuklari, dolap kulplari, defterleri, kokulu silgileri, evdeki butun ufak tefek esyalar onun zevkine gore pembe dosenmisti. Iste yine pembe gunlerden birinde, Nunuows pembe koltuguna oturmus yagan acik eflatun renkli yagmur damlalarini izliyordu. "Neden dunya benim odam kadar pembe degil acaba?" diye dusundu bir an. Sonra kendi kendine gulumsedi, ve bu kadar pembenin ona bile fazla kacacagini dusundu. 
     O zamanlar gunluk tutmak bir aliskanlikti, bosluktan pembe-sari hikayeler uydurmak da. "Yazmak kolay" diye dusundu bir an, bunu hayati boyunca yapabilecegi bir hobi olarak goruyordu. Ne de olsa gri-lacivert dunyadan kacmak icin bir aracti pembe kelimeler onun icin. 
Nunuows pembe pasta evini terk edene kadar hikayeler yazmaya devam etti; kimisi acik mavi, kimisi eflatun, kimisi yaprak yesili pek cok hikaye doldurdu pembe defterlerine. Gun geldi, Nunuows pembe evini terk etti, baska renk diyarlar gormeye. Pembe defterlerini yaninda goturmustu ama ne pembe defterler baska evlere alisikti, ne pembe kelimeler yasayabildi turuncu sehrin isiklari altinda. Nunuowsun butun renkleri birbirine karisti sonra, pembe defterler eflatuna doner oldu, kelimeler sariya kacti, Nunuowsun pembe saclari bile kirmizi olmaya basladi. Ve Nunuows konusamaz oldu sari kelimelerle, defterlere yazamaz oldu mavi kalemleriyle. Sonra kendi kendine soz verdi bir gun; burdaki turuncu hayati hafizasina alip, bir gun pembe kelimeleriyle yazicakti. Bir gun, bir gun, hatta belki bugun, oturup sari kelimeleri bir kenara itip pembe kelimeleri cikaracakti kutularindan. Ozgur birakacakti pembe duslerini yine...Elinde rengarenk kutulariyla, dokecekti butun renkleri pembe kelimelerle dunyaya. 

Ve korkulan an geldi...
Nunuows kendini dunyaya acmaya karar verdi...