Friday, April 30, 2010

So let's begin!


So let's begin!

I took a long journey...
A very long one. That started about 5 years ago.
I got on to the plane with a lot of hesitations!
I was carrying a lot of dreams...

As my journey started,
I started to change inside...
I changed my dreams,
I changed my hesitations,
I changed the way I behave,
I changed my language,
I changed my beliefs,
I changed my clothes,
I changed my hair,
And I changed my values...
Little by little,
I changed everything about "me".

Now there's a complete different person
Lives inside of me.
As I call it a "change",
You can call it a "growth".
And you can't realize it since, I am still "me",
But I am now more peaceful and satisfied.
The journey didn't end the way it was planned,
But it's ok.
Now I am open to new journeys and stories.
And as everyone says,
Every ending is a beginning.
So let's begin...

Wednesday, April 28, 2010

Cinli Aile'nin Donusu...

Cinli aile dun aksam cat kapi geri dondu!
Megersem cocugun(!) Yale'le gorusmesi varmis onun icin apar topar toplanip gitmisler!
Donduklerinden beri uyuyorlar - yaklasik 24 saati gecmis bile olabilir -
Bir tek yemek yemek icin ve tuvaleti kullanmak icin annenin kalktigini gordum. Hayirlisi...

Ilerleyen gunlerde soguk bir Turk-Cin savasi seziyorum. Turklerin baslaticagi kesin, Cinliler tembel ne de olsa...

Monday, April 26, 2010

Hep geciken ilham perim!


Tam uyumak uzereyken geldi yine ilham perisi...Saclarindan omuzlarina dokulen pariltilari silkeledi yatagimin ustunde. Her yer altin rengi kucuk pariltilarla kaplandi.
"Hic de dusundugun gibi kaytarici degilim ben!" diye cikisti hemen. Daha bir "Iyi geceler!" bile dememisti. Bos bos baktim suratina. Neden bahsettigini biliyordum.
"Hep gec kaliyorsun ama...Ben seni sabahlari cagiriyorum, sen kalkip 12'den sonra dusuyorsun yastigimin kenarina!" Bir sure sessizce baktik birbirimizin gozlerine, sonra lutfedip konusmaya karar verdi kendisi.
"Belki de calisma saatlerini bana gore ayarlamalisin!" dedi. Minik cebinden cikardigi pembe tirnak torpusuyle pariltili tirnaklarini torpulemeye baslamisti. "Biliyorsun yuzlerce insanin pesinden kosuyorum...Her gun baska fikirler, baska hayaller dagitiyorum. Mesgul bir periyim ben! Sense butun gun ne yapsam da bu gunu iyi degerlendirsem diye dusunuyorsun!"
"Cunku butun gun gelmeni bekliyorum...Canim sikiliyor seni beklemekten, bosa zaman harciyorum!"
Basini torpulemekte oldugu tirnaklarindan kaldirmadan, umursamazca devam etti kucuk peri. "Eh iste burdayim simdi, yararlansana benden. Fazla zamanim yok bak!"
Bu tavri hic hosuma gitmiyor bu perinin. Sozde ilham perisi olacak bir de. Yatagin icinde ona popomu donuyorum. "Ben uyuycam simdi, sonra konusuruz." Iki gundur yanima ugramadigi icin kendisine darginim. Guzelim yagmurlu havayi harcadim onun yuzunden. Yarin gunes acarsa kendisi hic gelmek istemez zaten, gelse de ben onu dinlemek istemem.
"Sen bilirsin o zaman, senin kaybin!... Belki ruyalarinda gorusuruz. Zamanim olursa ugrarim." diyip, piriltili bir toz bulutu icinde kayboldu sonra. Altin piriltilarinin durmadan torpuledigi tirnaklarindan ciktigini dusunmeye basladim.

Sunday, April 25, 2010

Agir Fanatik Cinli bir Aileyle Yasamak

Sakli sehrin onunde Cin 2009

Ev arkadaslarimin Cinli olduklarindan bahsetmis miydim? Cin'e gittigimden beri Asya kulturune daha bir anlayisla yaklastigimdan bu durumdan sikayetci degildim.
Evet, yan odada kalan kiz, bagira bagira duymaktan hic hoslanmadigim bir dilde 7/24 telefonda konusuyordu,
Evet, buzdolabi agizina kadar tika basa yenmemis yiyeceklerle doluydu,
Evet, sabahin korunde kiz agizindan cigerlerini tukurecekmis gibi sesler cikararak bogazini temizlemeye calisiyordu,
Evet, oturma alanimizi depo gibi kutularla dolduruyorlardi,
Evet, geri donusum icin topladiklari copler bir kosede dag olduktan sonra ben sinirlenip, copleri disari cikarmalari gerektigini soyleyene kadar evin icinde birakiliyordu,
Evet, saclari, kullandiklari 10 bin milyon marka sac kremi yuzunden tuvalette her yere dokuluyordu,
AMA sonucta cok da garip insanlar degillerdi. Belki biraz daha bakinsaydim, daha normal - pardon, daha benim kafamda - ev arkadaslari bulabilirdim. Fakat baskasinin evini isgal ederek daha fazla yasamak istemedigimden, ve bu evde buldugum oda 4 sene New York'ta yasadigim kutu gibi odalardan sonra gozume "penthouse" gibi gorundugunden hic tereddut etmeden "Evet" demistim. Ondan sonraki 9 ay boyunca da, ilk dedigim "Evet" in arkasinda duracaktim.
Hayir, ev bana gosterdikleri gunku kadar temiz tutulmuyordu.
Hayir, temizlikci kadin iki haftada bir gelmiyordu.
Hayir, temizlikci kadin aslinda daha once sadece bir defa gelmisti, ve bir daha gelmesini istiyorsam bunu kendim ayarlamaliydim.
Hayir, dolaplarda benim yiyeceklerime yer yoktu.
Hayir, o 3 aydir yenmeyen ekmekler, belki bir gun yenir diye buzlukta durmak zorundaydi.
Hayir, tencereler yemek pisirildikten sonra bir sudan gecirilse yeterdi!
Hayir, Standford'dan 2 lisans, 2 masterla mezun olan cocuk, sabahlari kulaginin dibinde 1 saat boyunca oten rahatsiz edici alarmini duymuyordu,
Hayir, kizin oda duvarina kutuphane monte etmesi icin cagirdigi adamin gelebilecegi tek saat gece 11di....
Evet'lerle Hayir'lar arasinda kalmis bu evdeki genis, ferah, gunesli ama bir o kadar garip doseli odamdan ise cok memnundum! Ozellikle yan odamda kalan kizin, benden once kaldigi bu odanin bir duvarina usenmeden yapistirdigi kirmizi fon uzerine serpistirilmis garip, orgu motiflerinin sag alt kosesinde oturan boyumdan buyuk altin Thai Buddhasi'yla pek iyi anlasiyorduk. Peki o zaman ne oldu da, su anda bu yaziyi yazmak icin bilgisayar basina oturdum?
Isin acikcasi Stanford'dan 2 lisans, 2 mastera sahip, 30 yasina gelmis ama hala annesinin sozunden cikmayan (kendisine - cok afedersiniz - "lifetime looser" dedigim) cocugun annesi ve babasi bize yerlesti!! Ne kadarligina diye sormayin, inanin ben en kisa zamanda gitmelerini umuyorum! Simdi bu durumda agir, fanatik Cinli bir ailenin ev halini agir, fanatik Turk bir annaannenin ev haliyle karsilastiralim. (Soz konusu anneanne benim anneannem!)

ps. "Agir fanatik Cinli aile" diye bahsedisim, ailenin asiri geleneksel bir aile oldugunu anlatmaya calismaktir!
ps2. Lutfen anlattiklarimdan bu ailenin durumunun kotu oldugu dusunulmesin. Bilakis fanatik Cinli ailenin durumlarinin gayet iyi olmasi, ve bir-iki kusaktir Amerika'da bulunmalarina ragmen boyle yasamalari ortadaki garipliktir!
ps3.Bu post kesinlikle butun geleneksel Cinli aileleri kapsamaz, sadece benim icinde yasadigim ailenin genel durumudur.

+Agir fanatik Cinli bir aile ne kadar kalacaklarini soylemeden bir gun kapida 5 bavul belirirler!
+Agir fanatik Turk bir anneanne ise her zaman ne kadar kalacagini bildirir, yaninda 1 bavul + 2-3 parca kucuk canta getirerek, yukunu boler! Boylece sizi cok esya getirmedigi fikriyle kandirir.

+Agir fanatik Cinli bir aile bavullarini acmaya basladiklarinda, kucuk torbalara teker teker doldurulmus ilac kutulari, torbalara sarilmis veya kutulara doldurulmus bilumum gerekli gereksiz esyalar cikarir. Ev bir anda sacma sapan torbalara doldurulmus esyalarla dagilmistir.
+Agir fanatik Turk bir anneanne ise tek basina, bu konuda 3 kisilik Cinli bir aileyle yarisabilir. Ozellikle yazliktaki eve gidiliyorsa, fanatik Turk anneanne once butun meyveleri kendi kategorilerinde ayri ayri torbalara koyar. Sonra bu torbalarin hepsini bir buyuk torbaya sikistirir, ardindan meyve torbasini cipslerle birlikte baska bir torbaya koyarak arabanin icine yolluk olarak birakir. Yazliga vardiginizda arabanin icinden atilmak uzere 8 tane torba cikar!

+Agir fanatik Cinli bir anne evin icinde pijama vari, salas ve paspal kiyafetlerle dolasir. Pembe plastik terlikler, mavi, zebra desenli bir ust, gri, eski bir pijama alti evin icinde dolastigi renkli kombinasyonlardan bir tanesidir.
+Agir fanatik Turk bir anneanne ise bos buldugu her an ailenin kizlarinin sik terliklerini ayagina gecirir. 50 ve 60'lardan kalma moda zevkiyle evin icinde misafirler oldugu zaman hep zevkli giyinir. Mavi terlikleriyle, uzerinden hic cikarmadigi mavi yeleginin renk uyumu dikkat ceker!

+Agir fanatik Cinli bir aile, pazar sabahi, evde yasayan sinir bozucu Turk kizi, sabahin korunde bulasiklari yikamak uzere mutfaga girip "cat, cut" bulasik yikama sesleri cikarana kadar uyanmazlar.
+Agir fanatik Turk bir anneanne ise sabahin 7'sinde namazini kilmis, kopege yemegini vermek uzere asagi kata piti piti inmektedir.

+Agir fanatik 3 kisilik Cinli bir ailenin kaldigi odadan garip evsel -benim burnuma pek de hos gelmeyen- kokular yukselir.
+Agir fanatik Turk bir anneannenin evi ise her zaman gul parfumuyle karismis, eski esya kokar. Bu koku beni hep 3-4 yaslarima geri goturur. Turk bir anneanne hep guzel kokar, hep guzel kokar!

+Agir fanatik Cinli bir aile eve yemek istediklerinde odasindan hic cikmayan Turk kizini da davet ederler. Turk kizi Turk yemegi istedigini soyleyerek, tekliflerini kibarca reddeder.
+Agir fanatik Turk bir anneannenin yemek teklifini cevirmek ise sanildigi kadar kolay degildir. Agiziniza bir lokma attirmadan odanizin kapisindan kaybolmaz!

Sonuc olarak 2 gundur birlikte yasamakta oldugum agir fanatik Cinli aile bana biraz agir fanatik Turk anneannelerini hatirlatsa da, ya anneannem sanildigi kadar fanatik bir Turk olmadigindan, ya da agir fanatik Cinli aile, 2 kusaktir Amerika'da yasiyor olmalarina ragmen agir fanatikliklerini koruyabildiklerinden, evime yerlesmis olan bu yasli insanlarin bu kadar geleneksel olabilmelerine sasirmis durumdayim. Hele ki gidip kendilerine otel tutabilecek durumlari varken, gelip de ogullarinin 4 metrekarelik odasinda, koltuk ustlerinde uyuyor olmaktan hic rahatsiz olmamalari beni daha da bir sasirtmaktadir!

Bilginize...


Saturday, April 24, 2010

lost and found - this sounds like a song!




I just lost the poem that was coming to me...
Its a bit silly that I wrote this while im a bit tipsy.
though I wanted to let you know that
im not as happy as I am
as long as I am the only one living in this life...
i want someone to share it with me,
maybe you'll hear me on day and
decide to break my spell..
but until now its only going to be me
here, now, forever in this shallow spread.
there's no one that I can share this thread
no one to read me poems,
no one to take my pictures,
no one to love,
no one to make mistakes...
sorry that i lost my faith in you!
I know its me who put the will through,
I will make mistakes,
I will cry....
But please let me live it only for one night
Before I left this beautiful town...
Before I left this beautiful town.

Friday, April 23, 2010

Guzellik irkciligi


"Once hayal gucunun onunu tikayan dusunceleri cikart," dedi adam, "sonra yazmaya basla!.. Fark edeceksin ki kelimeler su gibi akmaya baslayacak kulaklarina..."


Ben irkcilik diye bir kavram oldugunu ilk New York'a tasindigimda ogrendim aslinda! Ondan once, eski caglarda beyazlarin siyahlari kole olarak kullandiklarini duymustum ama etrafimda pek siyah bir insan olmadigi icin irkicilik diye bir seyin farkina varmamistim dogrusu. Zaten annemin "Turk damattan baskasini kabul etmem!" lafina da anlam veremiyordum o zamanlar. Ne fark ederdi ki... Ha Turk, ha Yunanli, ha Fransiz, ha siyah, ha beyaz. Onemli olan adamin bana deger vermesi degil miydi. Herkes esitti cocuk gozlerimde ne de olsa. Birinin gozlerine baktigimda teninin rengini fark edemezdim bile. Onemli olan gozlerdi. Gozler konusurdu. En iyi onlar gosterirdi birini sevip sevemeyecegimi.
Ve sonra New York'a tasindim. Herkesin esitlik uzerine diller doktugu bu ulkede, her dakika irkcilik yapildigina sahit oldum. Marketlerde, kafelerde, is gorusmelerinde, sokakta yururken, alis veris yaparken...Her yerde, her saniye irkcilik hakimdi. Siyah-beyaz ayrimi degildi bahsettigim... Guzellik irkciligiydi. Yani eger hos bir fizikle, guzel bir gulumsemeye sahipseniz butun islerinizin hemen halledilmesiydi. Yararlanmadim mi bu irkciliktan? Tabii ki de yararlandim! Bir gulumsemeyle islerimin hallolmasi isime geliyordu. Ama suclulukta duydum yararlanirken.
Neden kosedeki kiza bana yaptiklari gibi yardimci olmuyorlardi? Guzel bir gulumsemesi olmadigi icin mi? Neden onlari bardan iceri sokmuyorlardi? Sisman olduklari icin mi? Yoksa daha yasli gorundukleri icin mi? Topuklu ayakkabilar giyip, kapidakilere gulumseyince her yere girmek kolaydi. Herkes icin degil, sadece guzeller icin...
Sahi benim goremedigim guzelligi nasil bende goruyorlardi?
"Ne istersin guzellik?"
"Sana biraz torpil geciyorum bak!"
"Hersey yolunda mi?"
"Tabii ki..."
"Hay, hay hemen hallederiz."

Hayat guzeller icin kolaydi ve bence bu bir irkcilikti.

Monday, April 5, 2010

Havada suzulen kelimeler



Aklina yeni bir siir gelmeye basladigi anda korktu kendisinden. Yazmakla-yazmamak arasinda havada suzulen kelimelere bakti bir an. Gozunun onunde, havada, tuy kadar hafif kelimeler suzuluyorlardi. Kimisi tul gibi seffaf, kimisi iple yazilmis gibi narindi. "Simdi degil...simdi zamani degil..." diye mirildandi kendi kendine. Kalabalik, calisma ofisinin ortasindaydi ne de olsa. Kendini isinden alip, kagit kalem bulup yazacak zamani olmazdi. Ahh, neden hep zamansiz gelirdi kelimeler ona. Neden tam da isinin en onemli kisminda gokyuzunden yavas yavas suzulerek gelip karsisinda dururlardi? Neden aksam eve erken dondugu bir vakit, aksam yemeginden sonra belirmezlerdi mesela? Hic anlayamiyordu kelimeleri... Sonra eliyle bir sinegi savusturur gibi savusturdu giderek basinda cogalmaya calisan kelimeleri. Yine de hepsinden kurtulamadi, bir kaci hala beyaz tavanin altinda suzuluyordu.

Kelimelerden korkma nedeni ise baskaydi. Zaman zaman gelirdi ona kelimeler boyle. Aliskindi, onu ziyaret etmelerine. Ama bu ziyaretlerin cogalmasi demek, adamin uzgun olmasi demekti. Kelimeler, adam mutluyken ugramazlardi genelde. Hep bir seyleri icine attigi zamanlar cikiverirlerdi karsisina. Rahatsiz ederlerdi onu boyle. Uzgun oldugunun farkinda degildi oysa ki adam. Uzun zamandir mutlu oldugunu bile dusunuyordu. Demek ki degildi.... Kelimeler melankoninin habercisiydi ne de olsa.