Wednesday, November 17, 2010
Beynima format attim.
Tuesday, November 2, 2010
White Plain T's and Delilah!

USA Today has a new interview with Plain White T's front man Tom Higgenson. Tom explains the meaning behind the T's song "Hey There Delilah."
Not only is the song about a real girl, but it's about an Olympic hopeful. Higgenson met steeplechase runner Delilah DiCrescenzo in New York City five years ago, when Delilah was attending Columbia University.
"I thought she was the most beautiful girl I had ever seen," said Higgenson. "I told her, 'I have a song about you already.' Obviously, there was no song. But I thought it was smooth."
"I wasn't interested," says DiCrescenzo. "I was dating somebody."
Higgenson kept in touch with DiCrescenzo over email, and in 2004 he finally wrote the song "Hey There Delilah." He sent a CD to DiCrescenzo, who was impressed... but not that impressed.
"It was so beautifully written," she said. "There was pressure to live up to this ideal. I didn't know how to be polite but, you know, ditch him."
DiCrescenzo also says of the song, "When I'm at the gym, it's playing; when I'm at the pool, it's playing. Part of me wants to scream at the top of my lungs that it's about me. Another part of me wants to cower and say it's not."
Nowadays, Higgenson has gotten over his crush.
He says, "If we had lived happily ever after, then what would my next song be about?"
Hmm, maybe something that doesn't make you sound like a stalker? Here are a few thoughts about this story...
-Would this song have been as popular if the girl was named Sarah?
-Delilah DiCrescenzo sounds like she should be some Eastern Romanian gymnast, not a steeplechase runner.
-"I thought it was smooth." You thought wrong. Sorry champ.
-If you're a girl named Delilah, you've gotta be pretty psyched that this song exists. It's been too long since a song about a "Delilah" was popular.
-Are there any girls' names that don't have a song?
-Finding out this song is about a stalker-esque crush probably just ruined it for a bunch of people.
-Tom Higgenson is making a strong push for the title of "Least Rock N' Roll Name In Music." Watch your back, Chester Bennington!
Here is the Plain White T's video for "Hey There Delilah." If you have a "Closing Time" flashback when you watch this, you're not alone.
Original source of story is here.
Wednesday, October 27, 2010
Saturday, October 16, 2010
Makarna ve Ozgurluk uzerine!
Cocuklugumuzdan beri bize ogretilen en onemli seylerden biriydi ozgurluk! Ozgur bir millet olmak, ozgur topraklarda buyumek, konusma ozgurlugune sahip olmak, yani neticede ozgur bir birey olmak kadar degerli bir sey yoktu su dunyada. Yazildigi gibi durmayan, tartismalara sigmayan bir yapisi vardi ozgurlugun. Kendisini gozle goremesek de hakkinda bir suru sey soyleyebiliyorduk. Susturulanlarin icine attiklari, bastirilanlarin arkalarinda sakladiklari yine ozgurluktu. Bizse ozgur buyuyen bir cevrenin cocuklariydik ama ozgurluk hakkinda en ufak bir fikrimiz bile yoktu!
Peki ya ozgurluk neydi sahi? Herkesin bize canimiz pahasina korumamiz gerektigini soyledigi bu kavramin tam olarak ne oldugunu bize kimsenin aciklayamamasi aslinda garipsenmeliydi. Elle tutulmaz, gozle gorulmez bir seydi ozgurluk. Hurduk, ozgurduk ama tam olarak ne oldugunu kimseye anlatamiyorduk.
Sonra sonra, yasadikca ogrendik ozgurlugu... Nazim Hikmet'in de dedigi gibi, ozgurluk aslinda yasamin kendisiydi.
'Yasamak, bir agac gibi tek ve hur ve bir orman gibi kardecesine'
Ama size sunulan yasamin degil, sizin sectiginiz yasamin kendisiydi. Iyisi veya kotusu yoktu ozgurlugun, sadece kisiye ozel bir karakteri vardi. Yani ozgurluk basli basina bir bireydi aslinda, kurulup oturur, hepimizin kalbinin yaninda.
Aslinda cok kucukken karsilastik ozgurlukle. Gunes battiktan sonra, bahcedeki elma agacinin altinda daha fazla oynamamiza izin verilmedigi gunlerde kendini tanitmaya baslamisti bize. Hava zaten karariyordu, "Butun cocuklar evine gidecek nasilsa!" vaatleriyle tanistirilmadik ozgurlukle. O zamanlar pek gucenmedik, cunku farkinda degildik kim oldugunun. Ozgurluk annelerimizin dudaklarinin ucundaydi. Bizim icin onemli olan, ertesi sabah diger cocuklarla birlikte o elma agacinin altinda yeniden bulusabilmek icin koparilmasi gereken izindi.
Ergenlik donemine girdigimizdeyse cok sert tanitti kendini bize ozgurluk. Sonra bir turlu ulasamadigimiz bir arkadasimiza donustu. Pijama partileri, hafta sonu sinemaya gitmeler, arkadaslarla bulusmalar hepsine bir olcu izin verildi. Ozgurlukle fazla vakit gecirmeye izin yoktu kesinlikle. Sonra basina buyruk biri olup cikardik nemelazim! Hava karardiktan sonra, ozgurluk de insani karanliklarin icine ceker giderdi. Ya da biz, arkadaslarimiz icin cekip giderdik ozgurce.
Sonra universteye gectik. Ben gittim. Ozgurulugume de koluma takip, baska diyarlara ozgurce yasamaya, ogrenmeye ve gelismeye. Benimle birlikte geldi ozgurlugum. Annemin dudaklarinin ucunda ucup, benim dudaklarimin ucuna yerlesti. Aslinda biliyor musunuz, ben ilk defa ozgurlugu, ozgurce yasamaya baslayinca ogrendim. Sonra o beni degistirdi, ben de onu bicimlendirdim. Ilk defa 'benim ozgurlugum' diyebilecegim bir kavram cikti ortaya. Kimseye ait olmayan, bir tek bana ait bir ozgurluk yarattim kendi dunyama.
Ozgurce yasamak demek, ozgurlugu cabuk unutmak demekmis! Bunu da zaman ogretti bana. Bir sure sonra hangimizin hangimiz oldugunu karistirir oldum. Ben mi ozgurdum, yoksa ozgurluk mu beni ben yapmisti. Sonra herseyi birakip geri donunce anladim gercegi. Birlikte buyudugum kardesimi birakip gelmistim ben aslinda. Daha once icinde yasadigim eve gelip de ozgurlugumun burada huzursuz oldugunu hissettigimde anladim ne kadar birbirimize bagli oldugumuzu. O kisitlaninca ben mutsuzdum, ben mutsuz olunca o kisitli.
Sonra fark ettim ki ozgurluk benim icin ferah bir evde, rahat rahat yasamak degilmis. Kucuk bir yerde, kendi halinde, kendi kendine yasamakmis ozgurluk. Biraz yalnizlik da yanina kar kalanmis.
Evde kendi kendine makarna pisirmeyi severmis ozgurlugum. Sonra her gun ayni yemegi yemeyeyim diye farkli farkli makarnalar pisirirmis. Sabahlari kimseyle konusmadan sehri dinleyerek kahvalti etmekmis ozgurluk. Sabahin sessizligini uyanir uyanmaz kulaklarimi dolduran televizyon sesiyle, peynirli ekmekli kahvaltiya yeglermis ozgurlugum. Ozgurluk, huzurlu olmak demekmis, huzur benim icin yalnizliga vakit ayirabilmekmis. Mutlulukta ancak yalnizliktan cikan urunden gelirmis.
Yani ozgurluk, hergun makarna yemegi goze alarak, kendi evimde 'ben' olabilmekmis.
Her gun evlerde pisan makarnalar adina, herkese ozgur bir hayat diliyorum!
Thursday, October 14, 2010
semizzotu!
Sunday, October 10, 2010
(Ye Dua Et Sev) Eat Pray Love uzerine...
Saturday, October 9, 2010
Friday, October 8, 2010
Huzur
insan cok ilginc bir varlik gercekten. Hele ki kendi kendine kaldigi veya yasadigi ortamdan koptugu zaman. Yasarken farkinda olmadan gunluk hayatimiza islemis seylerin yoklugunda olusan 'ben' lik cok ilginc mesela.
Hani ben New York'a gitmeden once huzursuz bir insandim ya. Ama bu huzursuzlugumun farkina New York'a gidip de aslinda kafama hicbir seyi takmamaya basladigim sirada varmistim. Sonra New York'a tamamen baska bir insana donustum yillar gectikce. Huzurlu, mutlu, pozitif ve en onemlisi ruhumu hep acik ve temiz tutmayi ogrendim. Ic huzurumu korumayi ve her seyi oldugu gibi kabullenmeyi. Iste bu insan ben yalniz kaldikca olusmus demek ki. Dondugumden beri icimdeki huzursuzluk, evde baska insanlarin alaninda yasamakmis yani. Iki gundur yalniz basima ofiste calistigimdan beri gayet huzurlu ve mutluyum. Evet biraz sessiz, biraz yalniz bir ortam ama huzurluyum. Ve aslinda huzurun ne kadar onemli oldugunun simdi farkina variyorum. Demek ki ben dunyanin baska bir kosesine kacip, kendi kendime kalirsam bile en azindan huzurlu olacagimi biliyorum.
Bunu fark etmis olmam da iyi oldu acikcasi cunku dondugumden beri, kacma planlarima korku katilmaya baslanmisti.
'Ya yalniz yapamazsam?'
'Ya cok sikilirsam?'
'Ya hic arkadas edinemezsem'
'Ya soyle olursa, ya boyle olursa...'
demek ki bunlarin hicbirini dert etmemek gerekiyormus cunku daha once de dedigim gibi rahat bana batiyor!! Ben gidiyim, kucuk bir odam olsun, kucuk bir isim olsun, dili anlamayayim, hic kimseyi tanimayayim ama yine de huzurlu olurum. Cunku demek ki icimde bir gocebelik var.
Var, var ben biliyorum. Hep vardi zaten. Iste geri donmek biraz hayal kirikligi yarattigindan bunalimlardaydim ama simdi cok memnunum halimden. Su projelerimi de en iyi sekilde bitirebilirsem, ver elini Arjantin! Nasil olucak bilmiyorum ama benim hayatima ispanyolca, ve latin kulturu oyle yada boyle giricek. Hatta cok damardan giricek bak buraya yaziyorum!!
Thursday, October 7, 2010
Evvvett!!

Wednesday, October 6, 2010
Chico y Rita
mut-suz-luk!
Monday, September 20, 2010
Fistikla kaza yaptik!
Hepimize hayirli olsun, bundan boyle de bu son olsun diyorum!!
Cengelkoyde, aksam 8-9 sulari ofisten ciktim. Sallana sallana arabama vardiktan sonra, sokakta yuruyen ve bana bakan tip tip iki adama aldiris etmeden arabama sag kapidan girip, sofor koltuguna gectim! Cengelkoyun yollari dar, yokuslu. Oyle ki butun arabalar kickica zar zor gidiyorlar yolun bir kenarina. Ben de genelde yol kenarina park etmeyi pek tercih etmesem de baska yer bulamadigimdan mecbur girdim bir duvar kenarina. Isim zorda oldugunda cok da guzel yanlamasina park edebiliyorum yani!
Neyseciime, ofisten ciktim sonra. Oturdum arabaya, sonra ne oldu, ben ne yaptim anlamadan dan dun geri geriye gitmeye basladim ama bir yandan da kalkayim diye gaza basiyorum. Megersem ben geride takili kalmisim, uzerine bir de gaza basiyorum!!! Way basima gelenlerr!! Arkamdaki arabaya gecirdim. Onun el freni pek iyi degilmis (hos olsa da yani o yokusta el freni mel freni dinlemez arabalar) O da kaymis, onun onundekine, onun onundeki onun onundekine.... Sonra benim olayi anlayip gazdan ayagimi cekip frene basmam 2-3 saniyemi aldi ama o zaman is isten gecmisti zaten. Allahtan iki arkamdaki arabadan sonra arabalar sokaga paralel park edilmisti de, paralel park etmis ilk arabanin cantina tosladi ikinci araba! Ben hala olayin sokundayim tabii nasil oldu, ne yaptim, nerelere carptim, bu kadar ses nerden geldi anlamadim! Ben kendimi arabadan disari atana kadar pencerelere komsular dolusmus, yukarilardan olayi hic tasvip etmeyen 'cik cik cik' sesleri yukseliyordu!!!
Neyse ki carptigim arabalardan en hasat olani bizim buronun ev sahibiymis. Adam cok iyi davrandi.
"Biz babanla hallederiz yarin, simdi gece gozuyle bir sey yapilmaz buna!" dedi.
Oteki adamda korktu, ne yapacagini sasirdi. Sonra butun komsular pencerelerden cekildikten sonra ben de arabama binip uslu uslu evime dondum. Ama resmen olacagi varmis yani cunku hiiic farketmedim nasil oldugunu! Bir de 'Iyi ki 3 arabaya birden vurdum' diye dusunuyorum. Hic degilse kazayi ucledim, artik umarim bir daha oyle bir sey olmaz! Zaten trafikten de cok korkuyorum...
Haa bir de aslinda o gun cok mutluydum! Cunku kitabimi verdigim herkes begenmis! WUHUUU!! Bana cok guzel elestirilerle donduler! EN kisa zamanda yeniden duzeltmeye baslayacagim! Bir de galiba artik ikinci kitap icin fikirlerimi bir kagida duzmeye baslama vakti geldii... Cok heycanliiii!!!!
Thursday, September 2, 2010
Bardakta kalan bir parmak sut!

Wednesday, August 25, 2010
Galiba bitti!
Wednesday, August 18, 2010
Cok sicak!!!
Thursday, July 29, 2010
Morning Music!
Tuesday, July 27, 2010
Tuesday Im in Paris!
Monday, July 26, 2010
Perfect Monday!

Saturday, July 24, 2010
Head stand!
Uf cooooook sikildim su anda! inanilmaz. kalkip gitmek istiyorum!
Monday, July 19, 2010
I've had 10,000 ideas!
Tuesday, July 13, 2010
Wuhu! 1 down 2 to go!!
Wuhuu wuhuu!! Mujdemi isterim!! Afrika'li kadin icin yaptigim proje basvurusunu bugun gondermis bulunmaktayim!! Hepimiz icin hayirli ugurlu olsun!! Guzel guzel proje paralari getirsin insaaallaaahh!!!
Simdi geriye ilgilenmem gereken "Istanbul" konulu animasyon ve son taslagi kalan kitabim kaldi! Kitabi da yaz bitmeden yayincilara gondermeyi planliyorum. Bu konuya bu haftadan itibaren daha da bir yogunlasacagimm!
Ama gelelim kendi kendimi yirttigim isler disinda gelismekte olan Istanbul hayatina! Simdi oncelikle bir daha kesinlikle tek basima konsere gitme gibi bir davranista bulunmamaya karar verdim. Tamam, adami cok sevdigim, yaptigi sirin seker sarkilari dinlemeye Yann Tiersen konserine kimse benime gelmek istemedigi icin gidip kendi kendime bilet almis olabilirim. Ama en azindan adamin ne tarz calicagini onceden arastirmam gerekirdi diye dusunuyorum. Zaten dusununce "piyano" konserinin "rock" konseri verilen bir mekanda verilmesini garipsemis olmam dogalmis! Adam megersem rock calicakmis! Hay allaahim ya! Yani adami 2.5 saat bekledikten sonra yarim saat dinleyip eve dondugume mi yanayim, yoksa arabayi "Macka parki surasi hemen, su binanin arkasina park edin siz isterseniz!" diye bana akil veren polisi dinleyip sonra parkin bir ucundan bir ucuna indigime mi yanayim anlamadim yani. Neyse, o gun eve dondugumde bir dus alip yattim. Kimseye de soylemedim Yann Tiersen rock calmaya basladiginda ugradigim soku, ertesi gun olay yasanmamis gibi hayatima devam ettim. Artik tek basina konsere gitmek mi? Bir daha tovbe!
Bir de gecen cumartesi Istanbul'da Capa'nin actigi "Joke Circus" a gittik. Ben sahsen New York'taki "The Box" vari bir yer bekliyordum. (Bilmeyenler icin "The Box" Cin mahallesinde, iceri kendinizi body guarda begendirip girdiginiz. Gece 1'den sonra 2 tane kabare showu olan ve genellikle igrenc yada ilginc ama yaratici travesti showlarinin yapildigi bir yerdir. Her hafta show degisir, icerisi kokain ve eroin kokar! Ama gidin gorun yani boyle ilginc bir mekan da yok!) Nitekim "Joke Circus" adi ustunde, 16 yasinda bir cocugun ve asya'dan getirttikleri (Ve muhtemelen geceligi 30 milyona calisan) 3 jimnastikci kadini cikardiklari, yemeklerinde oyle pek de bir tat bulamadigim bir yerdi. Dekor hakikaten gorulmeye deger ve cok hostu ama bence orayi yemekli degilde, boyle Meksika'daki filan gibi icinde gosteriler olan gece klubu yapmalilardi. Ama duyduguma gore Capa'nin mekanlari hep yemekli oluyormus, sonrasinda pek bir bok olmuyormus. Ben sahsen verdigim paraya gosteri ve yemegin degdigini dusunmuyorum ama mekani gidin gorun (mumkunse bir kokteyl filan icin yeter!) Kokteylleri guzelmis, oyle diyorlar!
Sunday, June 27, 2010
Ordan burdan surdan
Wednesday, June 23, 2010
Yagmur!
Friday, June 11, 2010
Son 5 seneden ogrendiklerim! // Things I've learned during past 5 years!
-Dunyada daha iyi yasanilan bir yer yokmus. Insan mutlu oldugu yerde, ani yasamayi ogrenirse en iyi yasayabilirmis.
-Mezun olduktan sonra nerede olursa olsun, dunyada is bulmak (maalesef) kolay degilmis ama insan cok calisirsa iyi bir is bulurmus.
-Herkesin kendine gore sorunlari varmis. Insan sorunlarini hedeflerinin onune engel koymazsa mutlu olabilirmis.
-Mutluluk goreceli bir kavrammis. Bazisi herseyi olsa da mutlu olamazmis, bazisi elindeki hicbirseyle mutlu olmayi bilirmis. Bardagin hep dolu tarafini gormek marifetmis.
-Yetenek diye bir sey yokmus, tutkuyla bikip usanmadan calismanin adi yetenek olmus!
-Istemek yetmiyormus! Cok istemek ve istedigini gidip almasini bilmek/aramak/arastirmak/bulmak makbulmus.
-Disarinin hic susmayan sesleri arasinda, icinizdeki sese kulak verip, ona guvenebilmek onemliymis.
-Kimse kimseden ustun/akilli degilmis, en cok bilen, en az bildigini de bilirmis!
-Insan her gun yeni bir sey ogrenmeliymis!
-"Yapamazsin!" denileni yapmanin verdigi haz gibisi yokmus.
//
-There's no better place or city to live on this planet. If we can learn to live the moment and be happy, we can live the best in anywhere.
-It's not easy to find a job no matter where you are, but if you work hard you'll eventually find one.
-Everyone has problems (believe me!). One should not use their problems as an excuse for not achieving their dreams.
-Happiness is relative. It's not related with what we have or haven't, but rather it depends on our perspectives in life. Seeing the full side of the glass is always a feat!
-There's no such thing as "talent"! Talent is what people call "working hard with passion"!
-Wanting is not enough! The important thing is to "really want" something and find a way to get it!
-It's important to listen to your heart while people are shouting outside!!
-No one's better/smarter than anyone! (ok real genious people are not in this category! ) The one who knows the most is the one who knows that he doesnt know anything!
-Everyone should learn something new everyday!!
-The best thing in this world is to achieve things that people think you can't!
Don't worry be happy! :)
Tanri ile Takas

"Yapmak istediginden emin misin?" diye sordu Tanri. Karsisinda duran 12-13 yaslarindaki kiz pazarlik yapmak icin cok kucuk gorunuyordu. Musterileri genelde ellisinin ustunde, hayatinin yarisini gecirmis orta yasli insanlar olurdu.
Gozlerini yere dikmis dusunuyordu kiz simdi. "Yanaklarinin pembeligine ragmen, pek de celimsiz gorunuyor!" diye dusundu. Onun yasindaki kizlar genelde biraz daha toplu olurlardi. Kiz son iki dakikadir hipnotize olmus gibi baktigi parlak mavi tastan gozlerini kirpistirarak cektikten sonra Tanri'nin gozlerinin icine dikti gozlerini. Ne de guzel kahverengi gozleri vardi kizin...Insanin icini isitiyordu.
"Evet" diye ciliz bir ses cikti kizin agizindan, "eminim...". Sesinin cilizligi kararsizligindan cok celimsizligindendi. Yoksa kararini daha onunde durduklari beyaz kapiyi calmadan vermisti.
"Peki, iyi o zaman..." dedi Tanri, "donusun yok ama bundan sonra. Eger ileride anlasmayi bozmak istersen, ben de kendime duseni alirim! Acikcasi senin gibi kucuk bir kiz icin buyuk bir takas bu yaptigimiz!"
Gulumsedi kiz, Tanri'nin teklifini geri cevirmemis olmasindan oturu onur duydu.
"Istersen simdi hemen burda yapabiliriz degisimi, ya da bir kac gun hazirlanip geleyim diyorsan o da olur. Hem biraz daha dusunmus olursun bana sundugun bu teklifi" diye konustu Tanri. Kizin buyuyunce pisman olmasini istemiyordu.
"Hemen simdi yapalim!" dedi kiz aceleyle. Bu sefer sesi kararli cikmisti. Eve gidip daha fazla bu konuyu dusunmek istemiyordu. Zaten son bir haftadir bu konuyu dusunmekten okuldaki derslerine konsantre olamamisti.
"Tamam o zaman.." dedi Tanri. Anlasilan kiz gercekten takasi gerceklestirmek istiyordu. Fazla oyalanmak istemedi, ne de olsa gun icinde ilgilenmesi gereken daha bir cok canli vardi. Olumlulerin listesi sabahtan beri masasinin ustunde duruyordu, yeni dogacak bebeklerin ruhlarini imzalamaliydi, aksam ustu icin planladigi bir kac dogal afeti ayarlamasi gerekiyordu. Doganin dengesinin bozulmamasi icin gerekli ayrintilardi bunlar.
"Simdi rahatla, ve gokyuzundeki yildizlari seyret!" dedi Tanri. Kiz gokyuzunde nereye bakmasi gerektigini bilemedi bir an. Nitekim her yer bembeyazdi. Sonra aksamustleri bahceye oynamaya ciktiginda hep yaptigi gibi basini arkaya atarak, gokyuzunun sonsuz beyazligina bakmaya basladi. Gozleri bu isik cumbusune alistikca, beyazin icinde diger renkleri de gormeye basladi. Yavas yavas sarilari secti beyazin flulastigi yerlerde, sonra buna pembeler de katildi. Bir sure sonra bu isikli renkler birer bulanik yuvarlak renk hazneleri olmus basinin uzerinde donmeye baslamislardi. Baska renkler de katildi bu festivale. Koyu pembe geldi kirmizinin arkasindan. Mavi kirmiziyla karisarak moru katti aralarina. Ahenk icinde dans etmeye basladi butun renkler ve kiz mest olmus bir sekilde renkleri izlemeyi surdurdu. Pembe...Pembe yildizlar donuyordu basinin ustunde, bir kac bulanik erkek silueti gecip gitti gozlerinin onunden. Hepsi ona gulumsuyordu. Sanki kizin icinden cikip pembe yildizlarin arkasinda kayboluyorlardi teker teker.
Olumden uyanircasina, derin bir nefes cekerek uyandi kiz yataginda. Ne zaman uykuya daldigini hatirlamiyordu. Demek ki is tamamlanmis, Tanri icinden aski cikarmisti. Bos hissetti bir an kendisini. Kalbinin hep sicak olan sol kosesinde bir sogukluk vardi.
"Demek ki ask kalbimin sol kosesini isitirmis.." dedi kendi kendine. Pembe duvar kagitlariyla kapli odasinda kendisinden baska kimse yoktu. Sokaktan gecen bir arabanin farlari odayi aydinlatti bir an. Yataginin karsisindaki aynadan yansimasini gordu. Hep pembe olan yanaklari bu gece solgun gorunuyordu. Gecmis ve gelecek asklariyla birlikte yanaklarindaki pembeligin de gittigini dusunerek korktu bir an. Herkes onun pembe yanaklarina iltifat ederdi. Sonra yuzundeki bu solgunlugun nedenini bir kac gecedir gecirdigi uykusuz gecelerin sebep oldugunu dusundu. Pencereye cevirdi basini. Evrenin derinliklerinde bir yildiz kaydi. Bir kac gecedir yogun bakimda olan bir hasta uyanip, yataginin kenarindaki yardim dugmesine basti.Tanri kizin anneannesinin ruhunu bagislamisti.
Thursday, June 10, 2010
June!
Saturday, May 29, 2010
STILL HANGING. istanbul
Tuesday, May 25, 2010
The girl who wants to be "everything"!
The girl who wants to be "everything"!
Some say, it is possible
Some think, it's not!
Surely one has to work hard!
One has to sacrifice a lot,
But nothing is impossible!
For a girl with dreams,
Nothing is invincible!
I want to be a writer,
a savior,
a director,
I want to change the world,
And I do believe that everyone
CAN change the world.
"You only need ONE person
that believes you"
Once a good friend said.
You only need that RIGHT person
to believe you,
to follow your dreams,
to make others believe in you!
If only I can convince you -ONE person-,
who is the RIGHT person,
I CAN change the world!
Now please excuse me,
while I work on my dreams,
Cause I am a girl,
who wants to be everything!
Monday, May 24, 2010
d'istanblue...
13 gun,
1 dugun,
Cevapsiz 10 is basvurusu,
Yenilen 40'in uzerinde baklava,
Bol bol gozyasi,
Kaybedilmis bir kac kilo,
Yeni fikirler
= istanbul
13 gundur evde oldugumdan yazicak pek bir sey yok aslinda. Bu hafta kitabimi bitirmem lazim artik! Fazla uzamaya basladi, kabak tadi vermeden bitirip son revizyonunu yapmak istiyorum. Zaten onu bitiremedigim icin dogru duzgun is de aramaya baslamadim daha. Bir kac arkadasla irtibat icindeyim, bakalim bir sey cikarsa artik.
Buradan da duyrulur, reji assistani veya egelenceli reklamlar yapan bir yerde animator/grafiker olarak is ariyorum! Ilgilenenler benimle temasa gecebilir :) Gerci bir tek ben okuyorum bu blogu, ve aslinda bu da hosuma gidiyor!
Icimde gerceklesmeyi bekleyen bir suru proje var...Ama su kitabi bitirmem lazim once.
Thursday, May 20, 2010
miserable and unhappy!
Tuesday, May 18, 2010
Mesut olalim!

Aklima ne geldi biliyor musunuz?
Friday, May 14, 2010
meeh...
Sunday, May 9, 2010
Lokum
Dugum
Friday, May 7, 2010
neden?
Saturday, May 1, 2010
ah nerde o gunler...
Things I like today!
Friday, April 30, 2010
So let's begin!

Wednesday, April 28, 2010
Cinli Aile'nin Donusu...
Monday, April 26, 2010
Hep geciken ilham perim!
Sunday, April 25, 2010
Agir Fanatik Cinli bir Aileyle Yasamak
